İçeriğe geç

Yazar: Mustafa Buğra Kayhan

Psişik Mevzular 31, ” Gider Bu Şiir “

Gider Bu Şiir Sen yok musun Sen! Işığa çıkarılmış gölge gibisin sen. Varsın ama görünmüyor, görünmediğin için yok gibisin sen… Şimşek hızıyla günde bilmem kaç kere aklıma geliyor, fakat çok da durmuyor “Yine gelirim nasılsa” deyip gidiyorsun sen… — Affedersin, buradan sana nasıl gidebilirim? Gitmek, başka yerlerin kesin gelişidir. Ben gelmeyi değil, eylem tadında gitmeyi severim. Ki ben zaten hep giderim… Renksiz bi’gidiş… İç içe geçmiş göklere ince dikiş Çocukluktan kalma alışkanlık bu; biraz eprimiş… Ve ben bu yollardan yürüyerek giderim Senin dönüş yollarından muhakkak geçerim… Serin ve nemli bi’rüzgârda gezinirken derim… Halbuki şimdi sen; bilemediğim zamanların şekillendirdiği biçimsiz mekânlardasın. Başkalarının hayatında mutsuzluğunla müsemma hayaller kurmaktasın. Ve ben salt bunu bilir, salt bunu giderim. — Çok mu-tlu- oldum? Çokça insan,…

Psişik Mevzular 30, ” Haytaların Hayatı “

[pro-player width=’560′ height=’315′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=52CBv1AP8qg[/pro-player] ” Dün ” Dedim. ” Gol ” Dedim.  Kendisinde başlayıp, kâinatın bütün hayat meyvelerini kelime sepetinde biriktiren ve sessizce kendisinde bitiveren Kaptan-ı Rüya TANPINAR, içinden çıkılması güç bi’meseleyi şöyle izah etmişti: “ Dışarıdan bi’takım şeylerin alınması lazımdı. Hizmetçi izinli, kapıcı hastaydı.” Oysa ben dışarıdaydım. Pekâlâ, arzu edilen bi’takım şeyleri de alabilirdim ağzımın payını da… Tembellikten başka yapacak hiçbi’işimin olmadığı o gün varlığı ile yokluğu arasında benim için herhangi bi’anlam farkı bulunmayan bi’arkadaşımın arkadaşı olduğunu tevafuk eseri öğrendiğimde; elim, arkadaşımı aramak için bir türlü akıllanmayan mobil telefonuma, aklım arkadaşımın arkadaşına ses duvarını aşan ışık hızıyla gitti desem yeri.  Dedim ki, arkadaşıma: ” Öpüşüp koklaştığı biri yoksa, yarın buluşup konuşmamızın mümkün olup olmadığını sorar mısın, olmadı çay içeriz?”…

Psişik Mevzular 29, ” Ferdi Tayfur, Panait Istrati’nin Hiç Görmediği Kardeşidir “

Evvela, bu satırları Panait  Istrati’ nin Mihail isimli romanını bitirdikten hemen sonra herhangi bi’Ferdibr şarkısını dinlerken yan yana getirdiğimi bilmeniz gerekiyor. Ne demek istediğimi yarım yamalak bile olsa anlayabilmeniz için ( çünkü ben dahi tam olarak anlayamamışken ) bize yardımcı olabilecek tek yöntem hemzamanlı Ferdi bey dinlemek yahut en kısa zamanda Mihail’i sindirerek okumak olabilir. Belki de anlamanın ötesindeki bi’hissediş anlatabilir hepimize, her şeyi… Denemek lazım… Evet, Ferdi beyin bendeki yeri başkadır. Bilen bilir. Peki neden? Kavruk sesi, katıksız ve katkısız güfteleri, her insanda yakalanamayacak masum bakışları ve “ bizden biri ” tanımına çok yakın hatta en yakın kişiliği ile acılarımı sünger misali emdiği için. Neşenin varlığını hatırlatarak, hayatın olağan akışında ölçüsü kıvamında bütün sevinmelere uygun boşluklar yarattığı için… (Hakkında…

Psişik Mevzular 28 ” Geliştirilmiş SaçmaSapan Tutarsızlıklar Teorisi “

Yemek sonrası,

“ Çay var mı? ” diye soruyorum garsona…

“ Var abi. “ diyor

“ Sigaraya yetiştir dostum, çok önemli…” diyorum..

“ Tamam, abi, merak etme! “
….

Sigarayı yakıyorum aynı anda çayım geliyor. Birden garsonu çok sevdiğimi fark ediyorum. Lokantanın, kıytırık ve titrek iskemlesinde çay-sigaranın verdiği eşsiz keyfin tadını çıkarıyorum; sigaradan iki uzun nefes çekiyorum, çaydan kısa bi’yudum. Tadını çıkarttığım zamanları hep uzatmak istiyorum sonsuza kadar…

Ama olmaz ki, fakat uzamaz ki. Saçma sapan şeyler geçer hep aklımdan böyle zamanlarda…
Bir zamanlar vatan, millet ve devletin kurtarılmayı bekleyen kanadı kırık kuş yavrusu misali bizlerin yardımına ihtiyaç duyduğunu düşünür kafamı bu meselelere ipoteklerdim. Öyleydi yani bi’zamanlar. Şimdilerde ise saçma sapan şeyler kafama haciz kararı çıkartıyor.

Misal şimdi, insan saçlarının neden beyazladığını düşünüyorum. ( Önceleri böyle bi’şeyi düşünmeye vakit ayırmanın zinhar günah olduğunu düşünürdüm.) Bi’yandan da içimde anlamsız bi’his dağdağası kıpraşıp duruyor. Kıpraşmanın sebepsiz olmadığını anlıyorum. Kafamı kaldırıyorum ve 3 adım sonra önümden geçecek hatun kişinin gözünü gözüme sabitliyorum. Gayriihtiyarî gülüyor, dünden hazırladığım gülüşümle mukabelede bulunuyorum, kafamı sallayarak. Daha fazla dayanamıyorum ve önümden geçişini izleyen 9. adımın sonunda yanında buluyorum kendimi.

Sıcak bi’ “Merhaba !” diyorum.

Psişik Mevzular 27, ” Unutulur Bu Şiir “

UNUTULUR BU ŞİİR Yapmaya çalıştığım: Unutmak Ama niçin unutmak Peki, mümkün mü unutmak? Hatırlamak için mi unutmak? O halde unutmak zor, hatırlamak kötü ! Bi’kadın, bi’ses ve bi’el Ananı eşek kovalasın Graham Bell ! Bi’kadın ki tabloyu tamamlar duruşu Bi’kadın ki bu, ancak ben soyarım hasretlerinden Ve bi’kadın nasıl da uyuşturur beynimi, kalbimi ve ellerimi O vakit bi’şiir olabilirim Yahut bi’şair yazabilirim Gümüş yüzüklerin siyahî işlemeli kıvrımlarında Avuçların terine yatak olurum belki, tutulan kaleme desteğim muhakkak Anlar vardır uzar ve kapsar geceyi kapsar günü Ve bi’kadın; ah o kadın dikenlerle sarılır yüreğime Bi’kadın, bi’ses ve bi’el alır ayaklarının altına Hasletlerin en yücesini ve bi’kadını unutmak zordur yaşarken… Açık yaraya dökülen tentürdiyot gibidir, yangının kana çalması, Arşınlanan beton yığını sokakların 3…

Psişik Mevzular 26, ” Ne Nedir? Ne Ne Değildir? “

( … kadar, …ım ) Kısaca, “Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?” sorusunun doğru cevabı gibiyim. Bütün doğrularımı, bildiğim bütün doğru kelimelerle yanyana getirdiğim halde kusursuz bi’yanlışı meydana getirebilmek gibi eşine ender rastlanan bi’yeteneğin sahibi olmaktan başka övünebileceğim herhangi bi’müspet özellik kırıntısı bile barındıramıyorum bünyemde… Velhasıl; sebebi her ne olursa olsun şehit ailelerine bağlanan aylıkların kesilmesi kadar, yanlışım…. Mahalle çapında Dillek Necla olarak ün yapmasına karşın, bulduğu her fırsatta dedikoduyu hiç sevmediğini ve bilcümle zararlarını dile getiren Necla Abla kadar, tutarsızım… ” İleriye doğru hareket eden bir şeyi (zaman da dahil) sonsuz hıza kavuşturabilirseniz eğer o şeyin ters istikamete doğru hareket eğilimi içine girdiğini fark edersiniz.” der “Puslu Kıtalar Atlası”nın bi’yerinde Ebrehe. Ebrehe’ye istinaden ” Yanlışlarımı sonsuz bi’hızla tekrar edersem minnacık bile olsa…

Psişik Mevzular 25, ” Mükemmel Gevezelik “

[pro-player width=’500′ height=’296′ type=’video’ image=’http://www.aquariumdrunkard.com/wp-content/uploads/2008/03/nick-cave.jpg’]http://www.youtube.com/watch?v=TqhOVY58zIo[/pro-player] Mükemmelmişiz Ya La Biz! İnsan, kendi samimiyetinin altını çizmeye kalkıştı mı, ister istemez üstünü de çiziyor. Samimiyet, mahremiyetle mukayyet olsa gerek… ( Murat MENTEŞ, Korkma Ben Varım, sayfa 42, ikinci paragraf ) Hiç olmadığımız gibi görünmek için insanüstü yırtınmalarımız, içimizden geleni içimizden geldiği gibi ifade etmek yerine menfaat süzgecinde yumurta misali tıraşladığımız dışavurumlarımız, hiç görmediğimiz yerleri ve hiç tanımadığımız kişileri ballandıra ballandıra destansılaştırmalarımız, yapmadığımız ve yapmayı aklımızdan dahi geçirmediğimiz iyiliklerden pay çıkarma çabalarımız, hiç vermediğimiz mukaddes mücadelelerin başrolünü kapma şarlatanlıklarımız ve nihayetinde sevmek, sevilmek ve aşk hususundaki anlık değişime uğrayan fikirlerimiz ve duygularımız insanlığın pür-i pak sicilini bıkmadan ve usanmadan devamlı iğfal ede ede kirletedursun. Dursun… Bir adam çıktı (Ali LİDAR)ve “hiçbir zaman mükemmel olmadık”…

Psişik Mevzular 23, ” Kıl Testereden Ekmek Sepeti Yapmaya Kıl Olmasaydım! “

Yusuf Miroğlu abimiz bizim alem dediğimiz bitirim dünyasının bütün raconlarını tedavülden kaldırırken, Türk ticaret hayatı ise Japon pazarları furyasının fırtına gibi estiği dönemleri yaşıyordu. Her şeyin 1 lira olduğu ve Erıcsson GH 688 marka ve modelli cep telefonlarının revaçta olduğu dönemleri yaşıyorduk anlayacağınız. Bendeniz ise o dönemlerde olanca çalışkanlığım, fırçayla taranmış kabarık saçlarım ve hunharca sıkılmış kravatımla ortaokul sıralarını aşındırmakla meşguldum. Çoğu saçma sapan yığınla ders ve çokbilmiş hocaları yüzünden canım epey sıkılıyordu. O zamanlar canımı sıktığı yetmezmiş gibi, bugün ders diye anlatılanların hiçbirinin hayat denilen uygulama alanında pratik karşılığının bulunmadığını fark etmenin derin kederindeyim! Bu yüzden okul, ailelerin günde 6 saat kafa dinlemeleri için çocuklarını postaladıkları herhangi bi’devlet dairesinden başka bi’şey değildir gözümde… O gün, yani ev ekonomisi ve…