İçeriğe geç

Ay: Nisan 2013

Dirilmeyi bekleyen kimlik(ler)

”Senden yana olanların da, sana karşı olanların da bir değeri yok;
seni anlamadıkça…”
Özdemir ASAF

Mekanikleş(tiril)en hayatın çarklarında can çekişen bir ruhun haykırışıdır bu!

Ben kimim? Beklenilenin aksinde bir kimliği taşıyorsam var olan görüntümün içinde, kabahatlisi ben olamam ya? Bir dakika, bu beklenilenler aslında önyargıların inşa ettiği beklentiler silsilesi olmasın sakın! Beklentileri suya düşürdüm. Peki şimdi ben; beklenilenin aksinde bir kimliği barındırdığım için, toplumun görünümümden ötürü biçtiği gölge kimliğe esir edilen esas kimliğim bir anlığına da olsa özgür kalabildiği için, sevinmeli miyim?.. “İstisnalar kaideyi bozmaz” cümlesindeki istisnanın ta kendisi de olmuş olabilirim halbuki. Zihinlere giydirilmiş prangaların izin verdiği kadar özgür kalabildim sadece. Yani her seferinde adam asmaca oynar misali oynanılan kimlik asmacada “bu seferlik” asılmaktan kurtulduk.

Psişik Mevzular 30, ” Haytaların Hayatı “

[pro-player width=’560′ height=’315′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=52CBv1AP8qg[/pro-player] ” Dün ” Dedim. ” Gol ” Dedim.  Kendisinde başlayıp, kâinatın bütün hayat meyvelerini kelime sepetinde biriktiren ve sessizce kendisinde bitiveren Kaptan-ı Rüya TANPINAR, içinden çıkılması güç bi’meseleyi şöyle izah etmişti: “ Dışarıdan bi’takım şeylerin alınması lazımdı. Hizmetçi izinli, kapıcı hastaydı.” Oysa ben dışarıdaydım. Pekâlâ, arzu edilen bi’takım şeyleri de alabilirdim ağzımın payını da… Tembellikten başka yapacak hiçbi’işimin olmadığı o gün varlığı ile yokluğu arasında benim için herhangi bi’anlam farkı bulunmayan bi’arkadaşımın arkadaşı olduğunu tevafuk eseri öğrendiğimde; elim, arkadaşımı aramak için bir türlü akıllanmayan mobil telefonuma, aklım arkadaşımın arkadaşına ses duvarını aşan ışık hızıyla gitti desem yeri.  Dedim ki, arkadaşıma: ” Öpüşüp koklaştığı biri yoksa, yarın buluşup konuşmamızın mümkün olup olmadığını sorar mısın, olmadı çay içeriz?”…