
“Karanlık gecenin sessizliğinde acı bir haykırış oldu telefon sesi, irkilerek uyandık. Kulaklarımızın duyduğunun kabus olmasını diledik, inanamadık. Karanlık gece hiç bitmedi o gün, güneş doğmadı, yollar bitmedi, zaman geçmedi. Yaşarken görüşememenin hasreti, bir daha görüşemeyecek olmanın hasretiyle katmerlendi. Daha çok görüşmüş olmanın keşkeleri sıralandı peşi sıra… En son ne zaman gördüğümü hatırlamaya çalıştım. Haklı sitemlerini hatırladım sonra. Kalbim kavruldu acıdan. Canım amcam benim… İstanbul’a geldin, ziyaret etmek istedin, “Kadıköydeyim, işin yakın mı?” dedin; İstanbul’da değildim, gorüşemedik, “Görüşmek üzere” dedik… Kısmet olmadı… Pırpırının, kelebeğinin; seni ne kadar çok sevdiğini biliyor muydun acaba? Gösterebilmiş miydim seni ne kadar çok sevdiğimi? Sen benim içimin bir kuytusunda büyümek bilmeyen çocukluğumdun. Ve pır pır hayata gözlerini yummuştu… Yollar uzadı, memleket hasretiyle iple çekilen yollar bitmek bilmedi bir türlü bu sefer amcam. Memlekete geldik; tam da işte o vakit, o nurlu yüzünle aydınlandı gecemiz. “Korkmuyorum, O’ndan geldik, O’na gideceğiz” deyişin, o huzurlu gülümseyişinle taçlandı adeta. Mekanın cennet olsun amcam. O kadar iyi bir insandın ki amcam; sevenin, dua edenin o kadar çok ki, yolculayanın da bir o kadar çoktu ki… Biz seni çok ama çok özleyeceğiz. Yeni yılda benim özlemlerime bir özlem daha eklendi. Rabbim seni yanına aldı, sabrını da verecek elbet… Pırpırın seni çok seviyor amcam… Yeni yıla giriyor olmak kutlanacak bir şey olmadı benim için, hep geçen yılın muhasebesine vesile oldu. Ben bu yıl seni kaybettiğimde; sevdiğimle yeterince zaman geçirememiş olmanın pişmanlığını yaşadım. Beni affet amcam… Rabbim bize de senin gibi hayırlı ömür nasip etsin…”
Adını bildi bileli; iki adı daha olmuştu. Kimi zaman “pır pır”, kimi zaman “kelebek”. Sonraları “profesör” eklenmişti belki ama tercihi hep “kelebek” ve “pır pır”dan yana olmuştu. Onun için; kelimeler, sahip olduğu anlamdan öte anlamlar kazanarak gün geçtikçe kıymetlenmiştiler çünkü. Amcasının ona böyle seslenmesinin nedenini, ne biliyordu ne de hatırlıyordu. Lakin amcasının ona pır pır deyişi de kelebek deyişi de kulaklarından silinmiyordu. Sesi hala hayattaymış gibi kulağındaydı. Konuşuyordu onunla… Halbuki amcası bu hayata, rüyaya gözlerini yummuş; gerçeğe gözlerini açmıştı tebessümle. Onlardan ayrılmış, Allah’a kavuşmuştu.