Ben kimim?
Aydınlığa karanlık olmayan yer yaftasını yapıştıran bizler mi benim kim olduğumu, bana söyleyecek. Aydınlığa yapılan haksızlığın farkında mıyızki? Karanlık olmasa aydınlığın farkına varmayacak mıyız? Aydınlık bütün anlamını ve de bütün haşmetini karanlığa mı borçlu.
Ben kimim?
Sen değilim, o değilim, siz değilim, onlar değilim, işte geriye kalan ne varsa ben O’yum. Ben’den uzaklaştıkça mı başlıyor benliğim.
Şahsiyet sorunu işte tamda burada başlıyor. Toplumda kazanılan şahsiyet, görüşüne, takımına, yürüyüşüne, giyinişine. Hangi deli gömleği daha çok yakışıyor bana? Tepeden inme, tepemize binme bir şahsiyet. Sınırları çizilmiş, kalıpları oluşturulmuş deli gömlekleri. Hayır tabi ki de deli gömleği değil, elimiz kolumuz zaten bağlı, hangi hareketimizi kısıtlayacak prangalar. Belki de, sadece kefenlerimiz. İdeolojileri şahsiyetimizin üzerine giydirilen kefenlerdir. Bir slogan daha, buda benden. Kendi idrakimize doğrulttuğumuz silaha bir kurşun daha.
Afrika’da bir kabilenin kadınları dudaklarına halka takarlarmış. İnsanlık iki nedenden olabilir diyor, birincisi başka kabileler kadınlarını köle olarak kaçırmasın diye, ikincisi ise başka kabilelerin kadınlarından farklı olmak adına.
Sunduğunuz halkayı geçirmekten başka çare yok, ya onlara köle olursun, ya da onlar gibi.
Sahi ben kimim? Hangi karanlığın aydınlığı? Hangi kabilenin kölesi?
Biz de kefenlerimizi giyip çıktık yola, ruhumuzu kefenleyip…