İçeriğe geç

Fazla idealizm kediyi öldürür!

”Bizler ‘dâvâ’yı Ağrı Dağı’nın zirvesine çıkaracaktık. Yola koyulduk,
bin zahmet ve emekle, acılar çekerek dağa tırmandık. Zirveye
vardığımızda sevincimiz sonsuzdu ama küçük(!) bir noksanımız olduğunu
fark ettik: ‘Dâvâ’yı dağın eteklerinde unutmuştuk!? Meğer biz dâvâyı
değil, kendimizi zirveye çıkartmışız.”  

                                                                                         GALİP ERDEM

İdealist gençlik, bütün ideallerin, en ideal sloganı.

Taşranın iki yüzlülüğü, dizlerimizin bağı, benliğimizin tasması.

İdealizm, ideal bir insan olmayı reddedip, kahramanlar yaratma peşinde. Sokakta gördüğümüz bütün insanları değersiz ve geçersiz kılıyor. İmkanlı aşk; tatsız, fakir ama gurursuz genç; ahlaksızdır. Sürüdür onlar, beş para etmez adamlar. Bütün şahsiyetleri ideal bir şahsiyette yok eder ve ideal şahsiyet bütün benliklere merhamet eder.

İdeolog eşliğinde, mitinglerde fazlalıklarımızdan kurtulduğumuz ideal ahlaklarımız.

Bana ideallerini söyle sana ne olamayacağını söyleyeyim.

Ben onlar gibi olmayacağım ile başlayan serüvenim, keşke onlar gibi olabilsem temennisiyle sürmekte. Binlerce özür, Bakkal Sami’den, Terzi Hasan’dan, Manav Akif’den. Hani şu iş eğitimi dersinde yaptığımız kireçten kalıplar. Kalıbın içine harç olmaktı bize düşen, bembayaz, gururlu, haşmetli heykelcikler en nihayetinde sonumuz. Kırılgan, zayıf, yağmur altında eriyen kişiliklerimiz.

Yunus edebiyatı yapanlar, Yunus’u o ihtişamlı konferans salonlarına elbette almayacaklardı. Üstü başı perişan, kısa boylu, kirli sakallı, kokan bir Yunus’u. Belki de ideal ahlakları, üç beş kuruşu uygun görürdü Yunus’un payına.

Fazla idealizm kediyi, kibir de kargayı öldürür.