İçeriğe geç

İnecek Var! Yazılar

Carga la Tromba Edebiyat !

Psişik Mevzular 48, ” Motel Kontrpiye’de Olanlar İki “

…. … Rafet cebinden çıkardığı kumandanın kırmızı mı kırmızı ve bi’o kadar da gösterişli tek tuşuna basar basmaz tesisin ana giriş kapısından kilitlendiğine dair mahsus ses geldi. Vişneçürüğü rengindeki kalın kadife perdeler de sanki bu sesi beklermişçesine zembereğinden boşanıverdi.* Zipzifiri bi’karanlığa kesti ortalık. İrkilmeye ensesinden başladı. Bu irkilme kulak arkalarını takip ederek ellerine oradan da parmak uçlarına kadar indi. Nihayet sunturlusundan uzun bi’hasss..t…r..rrrrr.r.r..r! çekebildi. Muazzep beyin “efendim hoş geldiniz.” cümlesi yırttı rrrrr rrrrr uğultusunu. -Yazılı imtihanı azami sayılabilecek bi’başarıyla geçtiğinizi beyan etmek için taa buraya kadar indim ki normalde hiç âdetim değildir. (ki bina zaten iki katlıdır.)  Motelimizde konaklayabilmeniz için iktiza eden en asıl ve önemli aşamayı yani mülakat kısmını da tamamlamak içininanın sabırsızlanıyorum. -Bak babalık, şu an bu şakayla…

UZUN BIYIK’IN HAYATA DÖNÜŞÜ

Sıcak bir Afrika gününde aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar aslanlardan kaçıyor, hayat akışı her zamanki sıradanlığıyla devam ediyordu. Gökyüzünde süzülen kartal için de hikâyede bir değişiklik yoktu. Binlerce yıldır bu ormanda aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar da aslanlardan kaçıyordu. Bu sıradan hayat akışı kartala atalarından kalan bir mirastı. Sanki binlerce yıldır aynı kartal ölüyor, diriliyor ve her dirildiğinde aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar aslanlardan kaçıyordu. Gerçi ölümden sonra doğan, asla ölenle aynı olmazmış derler. Kimi daha sinirli, kimi sakin, sevecen vs ama kartal gibi kartaldı işte. Keskin gözleriyle ormanda sinek uçsa sineğin saç tellerini sayabilirdi. Son zamanlarda genetik mirasa onun da katkısı yok değildi. O da binlerce yıl sonra doğacak çocuklarına safari yapan turistleri miras bırakacaktı. Onun torunları için de sanki binlerce yıldır…

Psişik Mevzular 47, ” Motel Kontrpiye’de Kalanlar Bir “

Kim bi’rüya üzerine inandırıcı şeyler söylemek istemez ki? Her ne kadar asabı bozulmuş olsa da motelin kapısından giriş yaptığında fark edebildi bütün bi’yolculuk boyunca süren çubuk kraker tırtıklama eyleminin ve buna bağlı biçimde gelişen poşet hışırtısının onu bütün dert ve tasalarından geçici süreliğine azade kıldığını. Fark edemediği motel girişinde yer alan tabeladaki ” Kader ve Cuzi İrade Bakanlığının Denetiminde Değildir.”  yazısıydı sadece.  Elindeki ne büyük ne de küçük sayılabilecek kuru bavulunu resepsiyonun üstüne bıraktı ve kafa kâğıdını karşısındaki feleğin sillesini eşek Sudan’dan gelene kadar yemiş gibi görünen adama uzattı ve hadiseler aşağıdaki gibi pıtır pıtır sökün etti.  “Ne bu genel olarak yani?” diye ünledi adının Rafet lakabının “Alelıtlak” olduğu sonradan öğrenilecek adam. “ Nasıl yani? Ne ne? Yahut neden? “…

Şarapneller-X ya da SON

-Bir kalp, bir tedirginliği ne kadar taşıyabilir. -Taşıyabildiği yere kadar. -Nereye kadar diye sormadım. Ne kadar diye sordum. Aslında sana hiçbir şey sormadım. Çünkü sen, bütün soruların sebebisin. Her şeyi bu kadar düşünüyorsam eğer senin yüzünden. Sana, kimsenin kimseye göstermediği bir dehşetle kızmak istiyorum. Belki yumruk bile atarım. Hoş, sen onu da seversin. Morarmış bir gözle gezebilmenin verdiği özgüveni dahi şahsiyetine tuğla diye koyarsın. Belki de doğru olanı sen yapıyorsun. Sen benim şahsiyetimi aldın. Sana, böyle alt dudağım titreye tireye konuşuyorsam eğer korkumdan değil. Dilime getiremediğim kelimeler yüzünden. Sen benim kelimelerimi aldın. Hatırlarsan hep hikâye yazardım. Sanki bugünün habercisiymiş gibi kötü ve karanlık hikâyeler. İnsanoğlu işte; yine de satır aralarına umudu nakşeden cümleleri yazmadan edemezdim. Sen benim kalemimi aldın. Sana…

Taşra Şarkıları I/VII

‘Efendim soyunmasak’ diye yalvaran gözlerle baktılar son bir umutla. Shrek, direktiflerinden rücu etmeyecekti… Eşeğe tevcihen ‘tepe tepe soy lan bunları’ diye gürledi. İş hepten şekerrenk olmakta! Utana sıkıla gömlekleri çıkarmaya yeltenirler. Shrek: “Ne cinssiniz lan Siz?!” diye gözlerini belerterek: “Kızlarımın önünde! İki tana adam, hem de biri gavur! Höösst!!” Eşek, daha gavura gavur denmeyeceğini hatırlatacaktı ama kaş göz ederek sadece çorapların çıkacağını imaya gayret edebilecek fırsatı buldu. Hal ve şart mucibince anlaşılmayacaktı ve zaten öyle olur. Hal ve şart bir araya gelmeye görsün, hangi garabet izah edilemez ki?! Halde maksad çıplaklık değil şart olarak buyruğun yerine getirilmesiydi. Wertherle ikisi bön bön bakıyorlardı. Shrek: “Eşşeek, iki elle bir çorap çıkacaktı orda? Noldu o! Daha bekliyiym mi…” Werther’e ne çorabı lan diye…

Kaptan, Hayata İnecek Var!

İnsanlık tarihinin son dönemini ve kültür değişmelerini, hızlıca gözden geçireceğimiz bu serüvenin, daha bilimsel ve daha derli toplu halini ünlü antropologların ve değerli sosyologların kalemlerinde bulabilirsiniz. İnsanlık tarihi kullanılan ulaşım araçlarının hızıyla paralel bir değişime uğruyor. Atın ehlîleştirilmesinden önce emekleyen insanlık, ışınlanmanın konuşulduğu bugün nazil bir hal aldı varın siz düşünün! Kültürü de hayattaki değişim ve gelişimden izole olarak düşünmek mümkün değil. Hayatımızda hiç olmayan ateşin gecelerimize mum ışığı ile ortak olması en romantik duygulara gebe kaldı. İnkâr edilebilir mi? Bayram ertesi, bayramdan örnek verip yolumuzu bulacak olursak, kısa mesaj bile yazmadan sadece “iletilen” kartpostallara kavuştuk şu mübarek günlerde. Sanal sohbetler vardı, sanal sohbetler sanal sekse evrildi. Sanal seks ile artık bulutlara yükseldik derken, bir avuç çomar whatsapp grubu ile…

Taşra Şarkıları I/VI

Perde açılır…Hava kararmaya başlamaktadır. İki grup da arabanın etrafında nisbeten daha az tedirgin bekleşmektedirler. Shrek az önce yaptığı gaf sebebiyle huysuz… Eşekse yabancı uyruklu buyruğunu bihakkın yerine getirmiştir; Wertherle birlikte çelimsiz bir köylü kızı da arabanın önüne gelir; üçü beklerler, Eşek de yanlarındadır. Shrek: Ne utanıyolar, ne arlanıyolar, bi de adamın insicamı bozulduğuyla kalıyo yav… tövbe tövbe! Eşşeek? Eşek: Efendim Shrek: (karnavala yönelerek, duyacakları şekilde) Şu hayatta, 3 günlük ha 3 günlük 4ncüsü desen yok!, kız uşağı bambaşka bişey. Benim de kızım var; hem de Mimar Müdürü. Hey gidi, neyse, (bağırarak) Kızlarım! Gelin bakıyim yamaçlarıma… Eşşeek? Eşek: Efendim Shrek: Bunlar var ya; bunlar can ilacımız bizim can. Cennet bahçesinin gülü bunlar ya…(kollarını karnavala doğru açarak) Ya ben sizi seviyorum ya……

ANKARALI UZUN BIYIK AFRİKA’DA

Sıcak bir Afrika gününde yine aslanlar ceylanları kovalıyor, aralarında en zayıf olanı sürüden ustaca ayırmayı başardıktan sonrada yakalayıp afiyetle mideye indiriyordu. Kalan parçalar sırtlanların, tilkilerin ve akbabaların da kursaklarından geçtikten sonra, gözbebekleri ufak tefek kuşların gününü bayram ettikten sonra bir lokması dahi israf olmadan doğadan temizleniyordu.

Sıcak bir Afrika gününde ceylanlar aslanların saldırısına uğruyor, ceylanların en zayıfları sürüden ustaca koparılıyor ve aslanların keskin dişleri altında can veriyordu. Can verdikten sonra yaşananlar ise yukarıda anlatılandan farklı değildi. Afrika’da ceylanlar ölülerini gömmezler. Diriyken kaybettiklerinin öldükten sonra parçasını dahi bulamazlar. Ancak etleri aslanların, tilkilerin ve hatta ufak tefek kuşların vücutlarında proteine dönüştürülüp enerji olarak harcandıktan sonra oluşan dışkı ile toprakla buluşur.

Ve bütün bu yaşananlardan sonra Afrika çöllerinde huzur yükselir.

Bütün bunları israf üzerine kurulu insanların dünyasında anlamak zordur. Uzun Bıyık için de bir aslan olmasına rağmen anlamak zor oldu. Ne de olsa bundan bir gün önce Ankara’nın ortasında bir hayvanat bahçesinde insanlar dışında hiçbir canlıya temas etmemişti.