İçeriğe geç

UZUN BIYIK’IN HAYATA DÖNÜŞÜ

Sıcak bir Afrika gününde aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar aslanlardan kaçıyor, hayat akışı her zamanki sıradanlığıyla devam ediyordu. Gökyüzünde süzülen kartal için de hikâyede bir değişiklik yoktu. Binlerce yıldır bu ormanda aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar da aslanlardan kaçıyordu. Bu sıradan hayat akışı kartala atalarından kalan bir mirastı. Sanki binlerce yıldır aynı kartal ölüyor, diriliyor ve her dirildiğinde aslanlar ceylanları kovalıyor, ceylanlar aslanlardan kaçıyordu. Gerçi ölümden sonra doğan, asla ölenle aynı olmazmış derler. Kimi daha sinirli, kimi sakin, sevecen vs ama kartal gibi kartaldı işte.

Keskin gözleriyle ormanda sinek uçsa sineğin saç tellerini sayabilirdi. Son zamanlarda genetik mirasa onun da katkısı yok değildi. O da binlerce yıl sonra doğacak çocuklarına safari yapan turistleri miras bırakacaktı. Onun torunları için de sanki binlerce yıldır aslanlar ceylanları kovalayacak, ceylanlar aslanlardan kaçacak ve turistler safari yapacaktı. Zaten kartal için şimdiden turistler adeta rüzgârda sürüklenen bir çalı gibi önce dikkat çeken sonra göz ardı edilen bir dekordan farksızdı.

Akbabalar birkaç kilometre ötede eğer yakın ve dairesel uçuşa geçtilerse, yine Afrika’da bir canlı atalarına kavuşmuş demekti. Bu kartal da diğer kartallardan farklı olarak meraklı olacak ki güneşin geldiği tarafa doğru süzüldü. Henüz varmıştı ki önce akbabaların elleri boş ve umutları başka bahara kalmış uçuşlarını, sonrada yerde yatan aslanın yorgun ve bitkin ayağa kalkışını gördü. Akbabalardan sonra şimdi de aslanı merak etti. Aslanın yüzünde ilk defa gördüğü merak ve şaşkınlık ifadesini mi yoksa sağ bacağının üstündeki tuhaf işareti mi merak etmişti bilmiyoruz. Ama kartal yine merak edecek bir şey bulmuştu.

İsminin Uzun Bıyık olduğunu henüz bilmediği aslanın ufuk çizgisine uzun uzun bakışını, önce koşmaya yeltendiğini fakat ilk adımla birlikte vazgeçip etrafı izlediğini gördü. Karnının gurultusunu duymasa da kartal için aç bir aslanı tanımak zor değildi. Üstelik susamıştı da. Suya yöneldi ve kana kana içti çamurlu derenin suyunu.

Bir safari aracı doğruca aslana doğru geliyordu. Aslanın dikkatini araca yöneltmesinin açlıkla ilişkili olduğunu düşündü. Ama meraklı kartal bu sefer bütün merakını aslandan safari aracına çevirdi. Araç aslana yanaşınca her ikisini aynı çerçevede takip edebilmenin huzuruyla gökyüzünde süzüldü ve bir çığlık koptu gırtlağından. Safari aracı aslanın yakınlarına büyükçe bir et parçası bıraktı. Aslan da hayatında sanki her zaman birileri ona getirip et bırakırmış gibi ete yöneldi ve tereddütsüz mideye indirdi. Kartalın hayret dolu bakışları arasında yeni uyanmış olsa da karnı tok bir aslanın olabildiğince huzuruyla olacak ki bir gölgede kendini uykuya bıraktı.

Ne zaman uyanacağı pek belli olmayan bir aslanın başında beklemek için meraklı kartal bile yeterince meraklı değildi. Kafasında sorularla yönünü sarp kayalıklara çevirdi ve yolda kısa günün karı yakaladığı tavşanla yavrularına küçük bir ziyafet çekti.