“Ne diyebilirsin ki” dedi. “Her şeyin bittiği bir noktada ne diyebilirsin.”
Soru işareti koymadım, çünkü soru olarak söylenmedi bu cümleler. “Diyecek hiçbir şeyin yok” yada “durumu değiştirmeye değer diyecek hiçbir şeyin yok” cümlelerinin atarlı zaman çekiminde soru(mtrak) hali…
“Kalbimin kırıklarından, bir hayale yama yapabilir misin” dedi akabinde.
Düşündüm “ne diyebilirim” diye… Desem neyi değiştirebileceğim diye,
Düşündüm….
“Önce ölü çocukları gördüm. Ardından ölü adamları ve kadınları… Sonra onların da çocukluğunu gördüm. Anneleri ve babaları belirdi arkalarında.
Çocuk dedim ya işte; defterimin doğusunda hep bir kan izi. Her daim Mirzahid damlar oraya. Göğsünün altında cenneti taşırdı, yürüdü göğsünden içeri Mirzahid. Dünyaya on iki yaşı kaldı…