İçeriğe geç

Süreci Baltalamayan Yazı

386881_10201027370434853_540085478_n

Bu yazıyı orospu çocukları için kaleme alıyorum, gerçekten orospu çocuğu olanları tenzih ederek… Aynı zamanda bu yazı piçler için yazıldı, gerçekten piç olanlar tenzih edilerek…

Göz göze geldiğimizde içim titredi. Doktor vardı yanımda, o da gözlerini kaçırdı hem ‘O’ndan hem de benden, dayanılacak gibi değildi. Önümüzden giden iki doktor bir de müfettiş görmediler ‘O’nu. Benim gibi bir işsizin, oralarda, dört doktor ve bir de müfettişin arasında ne yaptığının cevabı ‘O’nu pek ilgilendirmiyor gibiydi. Belki, gelecekte orospu çocukları ve piçleri ilgilendirecekti, bu zamanda legal ancak muhtemel gelecekte illegal addedilecek işler yapıyorduk. En çok da dinliyor ve okuyor, neredeyse hiç konuşmuyorduk. ‘O’ da konuşmuyordu. Ama, sanırım ve kuvvetle muhtemel ‘O’ okumuyordu.

Hiçbirimiz oralı değildik zaten. Oralı olanlar Çankaya’daydı şimdi, ya da komşu şehrin ismini verdikleri caddede akla hayale gelmez meblağlarını sayıyorlardı. Hepsi bir ağızdan ‘bu vatan bizim’ diyorlar, oraların delisi de ‘doğru’ diyordu. ‘Doğru, bu vatan sizin, Koç’un, Sabancı’nın…’Ama sanırım ‘O’ oralıydı.

Göz göze geldik ve içim titredi. ‘O’nun yanı başındaki çay ocağında oturan iki polis, asayişi sağlamakla hemhâl olduklarından, kahkahalarla çaylarını yudumluyorlardı. Asayiş berkemaldi, barış havası bütün memleketi kaplamıştı, ‘süreç’ baltalanmamalıydı. Ve biz de ‘süreç’ baltalanmasın diye yalnızca çay içiyorduk, göz gözü görmeyen ortamlarda dumanı katık ediyorduk. En demlisinden içiyorduk çaylarımızı, hem de şekersiz, acısı yaksın diye genizlerimizi, velev ki, gaflet ile tebessüm ederiz. Yansın ki genizlerimiz, tebessüm dahi edemeyelim. Bizlerin güvenliği için çay içen polisler kahkahalarla gülüyorlardı, şekerli olduğundan çayları, gözlerinin içleri gülüyordu. Hâlbuki yanı başlarında olan ‘O’, çay dahi içmiyordu. Gülmüyordu hem, zaten ortada gülünecek bir durum da yoktu.

Göz göze geldik ve içim titredi. Bütün orospu çocuklarına ve piçlere sövdüm sadece. Doktor da sövdü. Ve sövmekten fazlasını yapmak için bir araya geliyorduk, şimdilik kudretimiz sövecek kadardı. Sesimiz buruldu, gözlerimiz doldu. Sessizliği polisin kahkahası bozdu. Süreç baltalanmamalıydı. Hasbelkader bir arkadaş yazıda bahsini ettiğim ‘O’nun fotoğrafını çekmiş, gördüğünüz üzre, biz oralardan gittikten çok sonra. Evet ‘O’, bir çöp yığınının içerisinden karnını doyuruyordu. Çayı yoktu, gülmüyordu.