İçeriğe geç

Psişik Mevzular 8, ” Keserin Tersiyle Yapılan Düzgün Vuruşlar “

Keserin Tersiyle Çok Düzgün Vuruşlar Yaptı…

Kafalar hafif meşrep, dalgalar her yerde şimdi!

Hafiflik mevzu hakkında site daha kurulmazdan evvel Ahmet Güven ile aramızda devamlı cereyan eden ufak çaplı tartışmalarımız olurdu, ortalığı çaya bulayan! O kadar ki daha dün bile bu konu hakkında birbirimizi ikna etmeyi beceremeyip senin bildiğin sana benin bildiğim bana mealinden kaşık darbeleriyle sonlandırdık beraberliğimizi… Yine Ahmet Güven’ in deyimiyle akademik tatmin yaratacak yazılar; yani hafif olmayan yazılar, yani ağır yazılar kaleme alanları görünce gayriihtiyari bi’şekilde ve tabii yaşça benden büyüklere saygı çerçevesinde “ abi neden böyle yazıyosun”, akranlarıma veya küçüklerime ise sevgi ve samimiyet çerçevesinde “lan ne buluyosun bu yazılarda” diyorum… Eğer, muhatabım bir bayan ise centilmenlik çerçevesinde “hanımefendi ne kadar güzelsiniz!” diyorum. Kadınlara her şeyden önce güzel olduğunu söylemek gibisi yoktur…

Oğuz’ un hafif meşreplik söylemini ise farklı değerlendirmek lazım bence… Umumiyetle hepimizin kafasında aynı şekilde oluşan “hafif meşreplik” algısının tam tersine, tam aksine bir söylem olduğunu; istihza ve kinayeyle bezediği keserin tersi ile düzgün vuruşlar yaptığını düşünüyorum, kendimce… Oğuz, hafif meşreplik kavramıyla şahsı üzerinden bize, bizim üzerimizden de dolaylı bir şekilde sisteme ve ağırlıktan uzaklaşan hatta zamanla ağırlaşan ( ciddi meseleler ) her şeye karşı, hiçbir şartta yakın durmayan sistem insanlarına amiyane tabirle şahane giydirdi… Eğer hafif meşreplik buysa başım gözüm üstüne deyip tepemde gezdiririm ve böylesine bi’hafif meşreplik için Oğuz ile kıyasıya mücadele edebilmeyi çok isterim… Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Oğuz’un hafif meşrep(!) kaldığı her ortamda ve her yerde, girecek yer dibi ararım ben.

Yazmak, hafif yazmak ve ağır yazmak arasında fark yok bence. Yazmak eylemi başlı başına ağır bi’iştir zaten… Böylesi bi’ayrım komik olur. Oğuz’ un da dediği gibi yazıyı bilimsel terimlerle, dipnotlarla ve falanla ve filanla boğmak yazının ağırlaşması anlamına gelir ki çok iyi bilinen kestirme yolu terk edip yolu uzatmaktır bi’nevi. Sıkıcıdır. Ki yine en azından bilirim ki Oğuz isterse o yazıya nefes aldırmaz dipnotlardan, bunun için mevcut donanımı ve kabiliyetinin zekatını çarçur etse çoğumuza yeter de artar bile… O yüzden hafiflik mevzu’unu, kestirmeden gitmek olarak addetmek gerekir bence… Sonra, yazının ağır bi’yazı olarak nitelendirilmesi için ille de vatan, millet, din, devlet ve sistem eleştirisi yazmak ve kunduna getirince giydirmek gerekmiyor… Biraz öncede söylediğim gibi yazının ağırlığı veya hafifliği ayrımına gitmek işi komikleştirir son tahlilde… Yazmak her türlü ağırdır,ağrılıdır….

Düşündüklerimizin, konuştuklarımızın veya yazdıklarımızın bu haliyle bi’kıymetinin bulunmadığını veya nitelikli olmadığını da söylemiyorum kesinlikle; bilakis nitelikli ve gerçekçiliği yakalamaya çalışan en yakın tarafın bizim taraf olduğunu ve insanlığın kurtuluş reçetesi yazılacaksa eğer bizim, taraf olduğumuz taraftan başka hiçbi’tarafın yazamayacağını ifade ediyorum. Söylüyoruz, anlatıyoruz yeri geliyor bin bir zahmetle yazıyoruz yazmasına da ama anlaşılmak istemiyoruz… Mesele bu bence! Yıllar ve yollar bunu göstermedi mi bize? Hani istesek yürüyen merdivenlerin millet hayatında ki yerinden bahseder, gerekirse yürüyen merdivenleri kullanarak kapitalizme, komünizme ve her türlü emperyalizme bile giydiririz. Bu sitede yazan herkesin böylesine eşine ender rastlanacak istidada sahip olduğunu düşünenlerdenim ama hiç gerek yok diyenlerdenim de aynı zamanda. Çünkü; çeyrek asrı biraz geçkin hayatımda bizim bize ait olan fikirlerimizi yine bize pazarladığımızı fark ettim. Tamam, fikirlerimizi geliştirmiş, genişletmişiz; ama yine de sen ben bizim oğlan çıkmazına takılıp kalmışız… Bu da esaslı bi’mesele bence!

Aslında diyeceklerimin özeti şudur: Bizim taraf olduğumuz kesin, hatta kesin dönüşler ve kesin söylemlerimle etrafımda ün kazanan ben bile hala içten içe içimi ezen taraflık belirtilerini hissetmiyor değilim hani. Evet, tarafız ve tarafımız belli… Bütün ideolojiler, bütün izmler ve parti purti zırvalarından münezzeh şekilde her şeye ve hiçbi’şeye tarafız, tavrımız da bu doğrultu da… Söylediklerimizin, düşündüklerimizin ve yazdıklarımızın ana fikrini tamamen tarafgirliğimiz ve tavrımız oluşturmasa da veya yazının satır aralarında tarafımızın(!) mesajlarını gönderemesek te okuyucuya; yazmamızın, konuşmamızın, düşünmemizin ana sebebi tarafgirliğimizdir, tavrımızdır son tahlilde… Bu tarafgirliğin güdülemesiyle girişiyoruz Allah yarattı demeden ağız burun bu işlere ( kimilerine göre angarya ) yoksa deli falan öpmedi yani bizi değil mi? Hayatımızın her alanında bizi bağlayan ölçüler ve sınırlar, tarafgirliğimizin bizlere yüklediği sorumluluk bilincinin ürünü değil mi yani bunca lakırdı? Bu saikle yazıldıktan sonra ne yazıldığının ne önemi var?

Eee lafı buraya kadar getirdik madem İlteriş Şef’ e de ufak bir selam çakmadan olmaz: Sende artık hafif hafif aramaktan vazgeçsen de, hafif hafif yazmaya koyulsan; zira göremiyoruz hanende ne bi’kelime, ne de bi’harf…

T.s.k,

[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?feature=endscreen&v=NbbQPX6LiiU&NR=1[/pro-player]