İçeriğe geç

Psişik Mevzular 11, ” Kalben Dezenfaktasyon “

[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=H0BzrMXFL2g[/pro-player]

                                                                     

                                                                                                        Siz Kalben Dezenfekte Oldunuz Mu?

Özür dileyerek başlamalıyım galiba çocukluk ve ergenlik dönemlerimde ağızlarını, burunlarını ve dahi başarıyla kalplerini kırdığım herkesten. Zira, bu mevzu’un ham maddesini pişmanlık, suçluluğun dayanılmaz baskısı ve itiraflar oluşturmaktadır.

Eksik, ham ve acemiydim. İyi olmak şöyle dursun, iyi olmanın ne demek olduğunu bile idrak edebilmiş değildim o zamanlar. Belki anlamadılar, belki anlamadım mealinden sayısız bahane uydurabilirim bi’solukta ama; öyleydi böyleydi, yan yattı çamura battıları uzatıp mağdur edebiyatı yapma niyetinde hiç değilim. Mazeretler küçük düşürür. O zamanda doğru anlamıştım her şeyi, anladığım oranda doğru anlaşılmıştım da herkes tarafından…

Olanları unutamaz mıyız acaba?

Tamam, hala sizin istediğiniz ölçülerde iyi biri olduğumu söyleyemem belki ama bundan sonra yapacaklarımın iyi hatta daha iyi olması için aşırı bir gayret sarf edeceğimi bilmenizi isterim. Bütün olan biteni, eksikliklerimi, kontrolsüzlüklerimi, çiğliklerimi, bencilliklerimi hasılı kötülüklerimi çocukluğuma vermenizi dilemek ve ummaktan başka bir şey gelmiyor elimden maalesef şimdilik…

 Sizlere çok kötülüğüm dokundu biliyorum, ama müsterih olabilirsiniz artık; zira çok uzun süren ve sağlıklı sonuçlar elde ettiğim  içsel muhakemelerim, muhasebelerim falan oldu, gelgitlerle dolu ve tahrip gücü yüksekti üstelik… Nihayetinde bir avuç pişmanlık, şunu itiraf etmem gerektiğine ikna etti beni:

“Sizler her şeyin en iyisine layıktınız halihazırda layıksınız da şeksiz şüphesiz…”

Bu sebeple;

Formalite ve icapları icabı, yırtınarak gülerken göstermeye çalıştığınız iltihapsız bademciklerinizle, ağlarken toparlamakta güçlük çektiğiniz salgısal salyalarınız ve sümüklerinizle, anlamaya çalışırmış gibi görünürken saliselik kıpırtılarla kesik kesik kaçırdığınız ışıltılı gözlerinizle, ”seni seviyorum”larınızı veya herhangi bir nefretinizi dile getirirken tir tir titreyen kadife sesinizle, dinlermiş gibi yaparken farkında olmadan kaçırdığınız boğuk poflamalarınızla, hakkınız olmayanı isterken takındığınız yavuz hırsız tavrınızla, hakkı sahibine teslim vakti geldiğinde birtürlübitmeyenacilişler için şehir belki de yurtdışında oluşlarınızla, yardımınıza ihtiyaç duyulduğunda şarjı biten veya sessiz konumda unuttuğunuz banadokunmatanrıaşkınamatik telefonlarınızla şimdiki halim karşılaşmış olsaydı mesela; yaptığım bütün sıradan kötülükleri telafi edebilmek adına ve sizlerin herşeyin en iyisine layık olduğunuz gerçeğini de unutmayarak; bırakın ağzınızı burnunuzu kırmayı, aklımdan dahi geçirmezdim. Çok basite kaçardı bu iyilik sizin genel ve tarifsiz iyiliğinizin yanında. Hiç üşenmeden geliştirdiğim iyilik yapma güdümü sizler için devreye sokar, ağzınızla burnunuzun yer değiştirmesi halinde içinizde ki iyiliğe yaraşır mükemmel bir yüze sahip olacağınızı düşünürdüm, kapasitem ölçüsünde bunu gerçekleştirirdim de. Ayrıca kalplerinizin yarım yamalak incinmişliklerle dolmasına içim elvermezdi de kullanılmaz hale gelmesi için ne gerekiyorsa tereddütsüz yapardım, gerekirse cerrahi bir operasyona bile kalkışabilirdim terbiyesiz kontrolsüzlüğümle.  Sonra,  saçma sapan sebeplerle yarım bırakmak zorunda kaldığım sigaralara üzüldüğüm kadar bile üzülmezdim kırıp döktüklerime emin olun. Bilakis size o çok hak ettiğiniz, kötülüklerin en iyisini yapmış olduğuma inanır, sevinir, sevindirirdim hepimizi. Yaptığım bunca üstün iyiliğin üstüne, ne kadar kral bi’adam olduğumu iyice pekiştiresiniz diye yarım bırakmak ön koşuluyla bi’yorgunluk sigarası daha duman ederdim sizin için saati beş eden memur memnuniyeti ile…

Şarkının güftesiyle yazının ana fikrinin müthiş bir ahenk yakaladığını düşünüyor ve gidiyorum, gelmek üzere… 

T.s.k,