Filistinli üç kardeş Samir, Wissam ve Adnan Joubran. Müziğin dilinin olmadığını, aslında bir dilinin olduğunu fakat unutulduğunu anlatan bir grup. Filistin’deki savaş, kan, gözyaşı ilhamları olabilir mi bilmiyorum, bu onları ve kullandıkları dili sınırlamaktan öteye gitmeyecektir. Tınıları ağlamaklı gözlerle acıyan dizini tutmuş küçük cocuğun hüznünü, salıncakta örgülü saçlarını gökyüzüne savuran kız cocuğunun tasasız gülümseyişini anımsatıyor bana. Kelimenin sınırlandırdığı anlamları, sınırsızlığa taşıyorlar.
[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=Uz9Cq-7iLrE&NR=1[/pro-player]
Joubran kardeşlerin asıl ilham kaynağı ‘sessizlik’. Wissam, “Dışarıdan o kadar ses geliyor ki; telefon, insanlar, asansördeki müzik… Bu, müziğin diktatörlüğü! Bu diktatörlükten sessizliğe kaçıyoruz. Sessizlik en iyi müziktir.” derken Samir de onu destekliyor: “Sessizliğin içinde bir sürü ses var, onu duymak gerek.”
[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=EgDucfjDO4c[/pro-player]
[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=DbJL7ZSVQ4E[/pro-player]