Uzun soluklu ama kısa metraj bir filmin yan karakteri olmayı ben seçmedim. Seçim hakkım olsa, dördüncüsü aranan okey masasında yancı olmayı tercih ederdim. Selami’nin yerden taş alması ile zengin oğlanın fakir kıza bakış atması aynı anda gerçekleşmeliydi. Fakir kıza tutkun fabrika işçisinin gözlerinin önünde cereyan eden olayın şahidi ile Hikmet’in okeye döndüğünün şahidi de ben olmalıydım. Hatta tanık koruma programı kapsamına alınıp, Necati’nin ıstakasının başımda açmış olduğu yarıktan da kurtulabilirdim. ‘Hikmet Abi bence okeye dönme’ dememeliydim. En azından Selami duymamalıydı. Duymasa bitmezdi belki, Necati de kudurmazdı bu denli.
‘Sargılı figüran mı olur lan?’ diye bağıran kişi yönetmen. ‘Figüran değil koduğum, yan karakter’ diyemeyen kişi de benim. Tam o esnada hem de ‘kayıt’ denmişken, ‘kodamanın gözü bu kızda’ deyip, filmin en heyecanlı yerini işçi oğlana söylemeliydim. Yönetmen de haklı bir yerde, sargılı yan karakter de olmaz. Olmaz olsun, zaten ondan söyleyemedim. Ama en fiyakalısından yancı olur bak. Bir elimde çay, bir elimde gazoz, sinirden dişlerini sıkan Necati’ye pis pis sırıtabilirdim. Hikmet Abi vuramazsa okeyi, hesap Necati’ye girecek. Girsin.
Üç beş kuruş para veriyorlar diye niye kalabalık yapıyoruz anlamıyorum hiç. Ulan zengin karakter yap, yeteneğim yokmuş. Ulan fakir kız olayım bari desen, yönetmenin neticesi bile güzelmiş benden. Tamam lan, şu kıza aşık olan işçi olayım bari, hiçbir boktan anlamadığım gibi aşık olmaktan da çakmazmışım. Onun bir bakışı varmış ki; benim gibi öküzler ancak şapşal şapşal bakarmış. Lan o zaman niye kalabalık yapıyoruz diyemiyorum, ekmek parası bir yerde. Karnımı doyuruyorum, kalabalık yapıyorum, bakıyorum keyfime. Yok efendim, zengin oğlan kandıracakmış da, kız salakmış da, üstüne üstlük işçinin çalıştığı fabrika zengin oğlanın babasınınmış da… Olaylar o yönde gelişecekmiş de, bize de kalabalık yapmak düşecekmiş de… Kalabalık yapmaya tamam, kabalık yapmaya hayır… Ben böyle düzenin…
Yancılık keyifli… Konuş babam konuş. Necati sinirlense de, Selami memnun halinden. ‘Konuş’ lan diyor, der tabii, hesap ona girmiyor. En azından şu masada bir dahlim var, varlığımı hissediyorum. Sağolsun Hikmet Abi ‘çek aslanım taşı’ diyor, bileğime kuvvetmiş, adam yerine koyuyor. Ne mutlu yancı olanlara…
İşte hayat öyle değil. Şimdi işçi kovulacak fabrikadan, züppe oğlanı patakladı diye, bütün yan karakterler ağlayacağız yine, bilmem kaçıncı defa çekilecek sahnede. ‘Ulan madem aynı şey çekilecek sürekli, biz niye bekleşip duruyoruz yavşaklar’ desem bu sefer yönetmen beni kovacak.
Hayat keşke okey masasından ibaret olsa…