İçeriğe geç

Yazar: Hamza Agholu

Nöbette Reçeteye Notlar-II

Eski Türk filmlerindeki Erol Taş kahkahaları canlanıyor zihnimde. Gülen insan gördünüz mü son zamanlarda? Ben nadiren görüyorum. Gülümsemek ile gülmek arasındaki farkı biliyorum. Veya biliyoruz (Atalay’a selamlar). Ama son dönem gördüklerim gülmekten de öte adeta haykırmak gibi geliyor. Ağlamakta da ayarı yeterince kaçırmış durumdayız. Acılarımızı ifade ederken de “ömrümden ömür gitti” herhalde çarpıcı olduğu için güzel geliyor. Örnekler çoğalır gider. Fakat biz nereye gidiyoruz. Bindik trene yolumuzu, güzergâhımızı makiniste bırakacak halimiz de yok. Ne de olsa rayların üzerindeyiz. Bakalım nerde nihayete erecek demir atın yolculuğu!   Tarkan’ın filmlerine bakılırsa aşırılığa Konya Ovası’ndan    başlamış atalarımız. “Bugün çok aç değilim, yarım öküz getirin” nidası hala kulaklarımızda. Sonra Cüneyt Arkın sağ olsun Kahpe Bizans’taki abartılmış kurguya bile taş çıkaracak kadar şehvet dolu sahnelerde.…

Nöbette Reçeteye Notlar-I

Bu satırları biraz önce tansiyonunun yükseldiğini iddia eden bir hastanın, aslında yükselmeyen tansiyonunu ölçtükten sonra yazıyorum. Yazının temel eleştiri noktasından uzakta durarak kısa keseceğim, tabii bir başka sebebim daha var: yazının sonuna saklıyorum.

Son dönem modasına uyarak, rüyalarımı süslemiyorsun Amerika. Aslında benim için imrenilecek bir yerde de değilsin. Hayatta her zaman namusunla yenilmek, namussuzluğa tevessül etmekten daha cazip geldi. Herhalde her çocuk için olduğu gibi her zaman benim için de rol model olan babama bir teşekkür etmek lazım gelir. Teşekkürler.