İçeriğe geç

Unutulan Bir Resim

Hüseyin Utku Gülbahar’ın hiç gelmeyecek olan gençliğine…

Eğildi ömür, çizildi kader
Bugün dünyaya bir hâl oldu
Gözlerimizin içine damlasın artık keder
Ahirete kaldı dualarımızdaki utku.
****

Güneşin doğmadığı yerdeki bu serinlik,
Kendi gölgemiz zannettiğimiz bir karanlık.
Biz bu hayatın yıkık duvarıyız,
Nisyan adlı çivi çakılı gırtlağımızın tuğlalarında
O çivilerde bir resim,
Boyundan büyük bir koldan sarkan, minicik ayakların olduğu.
Yani sende sana, bende bana haram zıkkım olacak bir yaşanmışlık.
Olmadı.
Ayakkabımızı soksak yutacağımız genişlikte boğazımızla
Yaşadık, yaşıyoruz,
Seslenseler, kum olup düşecek iskeletlerimizle.

Göğsümün ortasından çaktılar beni bu duvara Hüseyin,
Hayatın zaruretleri denilen biz kazıkla.
Gözümde damla damla birikenleri verdim önce.
Saçımdaki o ilk akların taşıdığı anıları sonra.
Anladım, seninle biz, aynı göğün altında değiliz.
Bir bir anlattım o kirli gözlere,
Yağmurlu göğün bağrında gördüklerimi.
Kırk bohçaya sarılıydı kinim,
Kırkını da ben kestim Hüseyin.
Ne kendime bir giysi dikebildim,
Ne de kinimi tutabildim.
İçimin ücralarında köpek gibi bir korku,
Gözümün akında dağ gibi tereddütle,
Yaşamak adlı kapkara bir diken tabağımızda.
Yiyorum Hüseyin, utanmadan yiyorum.

Bir yiğitlik gösterebilirsem eğer,
Yarık göğsümden içeri sokabilirsem elimi,
Ve bulabilirsem kalbimi, yıkayacağım onu.
Varıp da eteğine, bir ucundan öptüğüm dağın,
Bir dua gibi yamacına yağmış karıyla yıkayacağım.
Ve çocukluğumdan bir çiçek koparıp dikeceğim,
Hüseyin Utku Gülbahar’ın hiç bitmeyecek olan çocukluğuna…