İçeriğe geç

Psişik Mevzular 15, ” Burada Böyle Bi’Tehlike Var! “

Dışarıda gibi duran içeriden üçüncü bi’göz: Şiirapis

“Bak oğlum, sınırların mütemadiyen bir acıbadem tarafından kesinlendiği noktada bi’kadının elleriyle konuşmak ezberlenmiş çekingenliktir… Ve şimdi, sür-realizmin üstüne bisikletini ki bu gidiş pek hayra değil…”

“Oysa, uzun zamandır nasıl da alışmıştı hayatı geniş zaman kipinde geniş geniş çekimlemeye. Üstelik yapması veya yetiştirmesi gereken ciddi bi’iş de canını sıkmıyordu epeydir. Kısaca her şey tıkırındaydı ve dişi dalağına denk vaziyette geniş çaplı huzur dönemlerinden birinde aheste aheste yolculuk ediyordu sanki. Huzur, makul tekrarlar bütünüydü ve tekrarın her türlüsü onu oldum olası sıkardı. Neyse ki tam ikibinoniki yıl tekrar etmiş gibi gelen sessizlikleri huzursuzluğa bulayan ürkütücü tıkırtılar duyulurdu, bilirdi bunu ve bu beklentiden çok rutin döngünün gereğiydi… Olsundu artık, yapacak hiçbi’şey yoktu zira…”

Evet, burada böyle başlayacaktı; Perec’ in başladığı yerde değil burada; istif edilmiş beton yığınlarından birinin önünde ve huysuzca sallanan iskemlede. Çay sigara refakatinde. Cağnım insanların kuşlara serptiği buğday taneleri gibi düzensizce oraya buraya savrulan cağnım insanları seyrederken ve herhangi bi’doğa olayından ve gerçeklikten gerçekten bağımsız şekilde: Son sesin sırra kadem bastığı, aşağı yukarı 1,5 metre rakımlık bu yerde böyle başlayacaktı…

Her şey ve herkes sus pus… Zaman yorulmuş akmaktan, mola vermiş…

Bi’çakmak sesine itaat eden kulakları; bu çakmağın elleri güzel bir kadının sigarasını yaktığına şahitlik edense gözleriydi. Ve ancak bir kadının sigara içmesine ellerinin güzel olması şartıyla tahammül edebilirdi. İşte elleri güzel kadın sigarasını yakıyordu, yaktıkça güzelleşiyor ve etrafa uzay boşluğunda dahi güzel olacağına dair serbest çağrışımlar saçıyordu yahut mayhoş esrarengizliğiyle ile etrafında ki insanımsı sazanları sarıyordu… Ne var ki olaya neresinden bakılırsa bakılsın 2 dakikada unutulabilecek kadar sıradan bir ayrıntı olduğu aşikardı onun için. Neticede içini maymunlara cehennem olarak kullanmaları için kiraya veren birinin buncağız veri ile kişilik dağılması yaşaması ha deyince olacak şey değildi. Ama; aması vardı tabii; aması illa ki olurdu ve amalar hiç bitmezdi. Savruk bilincini, aşırı dikkat çeken dikkatsizliğini, umursamaz tuhaflığını, his yoksunu kayıtsızlığını ve başı her sıkıştığında başvurduğu koruyucu polemikçiliğini “ama” kabilinde kabul edebilir aynı zamanda kolayca baştan çıkabilirdi. Evet, bu yerde böyle bir tehlike vardı… Sonra, sonra bütün bunlar elleri güzel kadının kendine has mizanseninin ustaca sergilediği gösterilerinin illüzyon kısmı olabilirdi pekala. Pekala olabilirdi. Fesatça bi’yaklaşımdı belki ama nihayetinde insan insan, kadın kadındı… Kadın=İllüzyondu… Aslında konudan ziyade kişilere ( burada elleri güzel kadın ) başrol vermenin mevzu’un üstüne tüy dikerek aldanmayı peşin peşin kabullenmek olduğunu da bilirdi üstelik. Kaldı ki belli belirsiz sezilen tutarsızlığı hissetmiyor değildi; işkillenmişti yani ve bazı şeyler yarıma tavuk siparişi gibi söylenince midesi bulanırdı. Velev ki, söylenmişti mevzu’un ıslak kedi yavruları iğrençliğine bürünmesi kaçınılmaz olurdu. Söylendi. Olan böyle oldu.Tam bu noktada semtimizin sanayi esnaflarından Elektrikçi Recep Usta’nın akıllara zarar Közlü sözü hatıra gelerek açıklığa kavuşması beklenen durumu daha kaotik hale getiriyordu. ”1000 metrede İngiliz atıyla  Arap atı arasında ki fark 7 saniyedir ve normal şartlarda bu farkın kapanmayacağını bile bile kapanmasını arzulamak insan doğasına yakışan şahane bi’tutarsızlıktır… Kadın-Erkek ilişkileri tarihi ise bu tutarsızlık üzerine kurulmuştur. Takmayın kafaya çocuklar şartlar her zaman çok normal…”

T.s.k,