Ceset olmadığımızı kim iddia edebilir?
Ve değişebilir her şey ansızın ve bıçakla kesilir kadavralar…
Şehirde ki bütün saatler 9′ u gösterdiği zaman…
İşte o zaman, dirilir ruhlarımız derinlerden, diplerden…
Belki bi’apartman dairesinden, belki lüks bi’yalıdan, belki bi’gecekondudan veya
Yayla evlerinden koşarak geliriz güneşe tık nefes, vazifelendirilmek üzre…
Kuşçubaşı çöllere küsmeden,
Ve Enver’i ayırmadan hayallerinden
Yahut Gazi Paşa’yı Anadolu’ya göndermezden hemen evvel
Mesela Kaptan’ı “Kim Kaldı” şiiriyle anlayınca ve sevince…
Mesela debili bi’huzme gibi perde aralarından,
Oyuk ve çatlaklardan sızan su gibi mesela;
Haber vermeden aynı zamanda rahatsız etmeden
Sızar ve dolarız her deliğe, köşeye, kuytuya…
Herkesin göremeyeceği, görenlerin gözlerinin kamaşacağı
Fikirler saplanır sadağımızdan idraklere…
Uyananlara söyleriz sessizce,
Ve sadece uyananlar haberdar olur kesafetimizden ve taşkınlığımızdan…
Taşarız behemehâl…
Şehirde ki bütün saatler 9′ u gösterdiği zaman
Tırısa geçer bineklerimiz…
Hareket, anlar o zaman haşmetimizi ve ram olur…
Fısıltılarla uğuldar bir rüzgâr ve duyulur uyananlarca
İşitenlerin kulağında sonsuz aksi yankılanır ya titreyişin…
O vakit çok “şey” değişir uyananlar için…
Çetenin reisi hicap olmuştur artık…
Mahçup ve mahzun Reis’in buyrukları ile tan yerine sefere çıkılır ansızın…
Çekirgelerin tıslaması, yoz köpeklerin uluması nişanımız olur ki uyananlar ağlar…
Ve camdan dışarı çıkararak bütün dik başlılıkları ile başlarını
Tütünlerini duman ederler psişik bi’sermestlikle yıldız, ay ve geceye doğru…
Sefer hazırlıkları tamamladığında koyulacakları yolun hayali ile bir fecr vakti ve bi’o kadar sabırsız…
Ve değişebilir her şey şehirde ki bütün saatler 9′ u gösterdiği zaman…
Gidiyorum, gelmek üzere. Ts.k,