İçeriğe geç

ZENCİ MİYİM BEN ?

Something The Lord Made yani Tanrı’yı Oynayanlar 2004 yapımı bir ABD filmi. Filmde Dr. Alfred Blalock ( Alan Rickman ) ve asistanı Vivien Thomas ( Mos Def ) arasında geçen bir ilişki anlatılıyor. Esas oğlan Vivien zenci, yetenekli ve hırslı bir doktor adayı. Marangozluk yaparak biriktirdiği para bankayla birlikte batınca esas oğlan Alfred Blalock’un yanında işe başlar. Beraber deneyler yapıp, kan kaybına bağlı şokta (yani kan kaybından ölmekte olan hastaya- eee mesleki birikimimiz var) SF vererek (su gibi bişi) insanların hayatını kurtarırlar. Zenci ile beyazın mükemmel uyumu, nescafe gibi bişi işte, biri diğeri olmadan olmaz. Daha sonra fallot tetrolojisi adı verilen bir kalp hastalığını tedavi ederler, dünyanın ilk kalp ameliyatını yapan ekiptir. Dr. Alfred adlı beyaz bey, ameliyatın bütün başarısını üstüne alır, esas oğlan zenci ise kuru ekmek soğana talim. Filmin can alıcı sahnesi ise Dr. Alfred’in elleri titrediğinden dolayı hastaneden emekli olurken, esas oğlan ise yükselmiş deneylerin başına getirilmiştir. Sen beğeni beğenmedin ama bak adam oldum bakışı atar. Meşhur Amerikan hastanesine resmi dahi asılmıştır. Adam çalışmış başarmıştır arkadaş, azimli sıçan (bir hayvandır kendisi) duvarı deler diye sosyal mesaj verilmektedir.

Şimdi burada normal şartlar altında genç bir doktor olarak bütün hissiyatımla gaza gelip, bende cerrah olup, bıçaksız ameliyat yapacağım demem gerekiyordu ki cümlemin başında ki normal şartlar altında ibaresine takıldım.

Lise kimya hocamın bana hediye ettiği ve dahi bilimsel takılan edebiyatçıların kulağıma küpe ettiği söz, öngörülen durumlarda öngörülen sonuçlar doğurmasıdır. İnsan için bu genelleme doğrumudur? Evet ben filme baktığım zaman içimde iyi bir cerrah olup, tıp dünyasının sayfalarına altın harflerle felan geçmek istemedim. Normal değil miyim ben?

1948 de yayınlanan insan hakları beyannamesiyle koruma altına alınan ‘’Herkesin dinlenmeye, eğlenmeye, özellikle çalışma süresinin makul ölçülerle sınırlandırılmasına ve belirli dönemlerde ücretli izne çıkma hakkı vardır’’ ibaresiyle tembellik hakkımın olması içimi rahatlattı. Kimse beni kınayamayacak, nasıl adamsın diyemeyecek, sonuçta insan haklarına uymak bir medeniyet göstergesi ve kınayanlara sizden tek farkım ben daha medeniyim diyebilecektim.

Belki de şartlar normal değildir, sonuçta çocukluk gençlik döneminde Hababam Sınıfı, Gülen Gözler, Bizim Aile gibi Yeşilçam filmleri ile büyüdük. Zenci ile beyaz olmasa da fakirle zengin ayrımı vardır. Zengin adam oğluna fakir kızı almaz, oğlan diretir, en son fakir ailenin içine yerleşir. Hepimizin iyi bildiği gibi zengin adam batar, iflas eder, inşaatları yıkılır filmin son beş dakikasında fakir ailenin karışına geçer özür diler, yanlış yapmışım der. Kazanan zencilerdir ama beyazlaşmadan kazanır, mesela demez ki çalışalım arkadaş, yeni icatlar yapalım zengin olalım.

Hem senaryo da eksik vardır sonuçta Alfred dese ki ‘’ sana bir şey anlatacağım. Zamanında Texas’da bir aile yaşarmış, babası oğluna sen büyüyünce adam olamazsın dermiş. Çocuk büyümüş vali olmuş, babasını çağırtmış. Gördün mü baba bak adam oldum demiş. Adamda oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki adam olamazsın dedim.’’ Zenci oğlana ne kapak olurdu değil mi?