İçeriğe geç

Psişik Mevzular 21, ” Papazla Lades ve Temcid-i Olgu “

[pro-player width=’670′ height=’300′ type=’video’ image=’http://i.milliyet.com.tr/YeniAnaResim/2010/06/17/fft99_mf698833.Jpeg’]http://www.youtube.com/watch?v=36T9I5-X4gM&feature=related[/pro-player]

Otobüslerin dahi rötar yapmadan peronlarına yanaştığı mucizevi zamanlar kadar her şeyin normal olduğu ve aslında hiç beklenmeyen bi’anda başlar hep. Ve tam ”Ulannn, n’oluyo şimdi durup dururken” in sarsıntısı dinmeye yüz tutar ki; ara vermeden ve olanca acelesiyle “son” hissettirir kendini, buz gibi bi’karpuz gibi. Bir anda olup bitişine bakmayın; geçmişe ve geleceğe uzanan uzun kolları ile kocaman, hantal bi’ahtapottur aslında “son” denen olgu. Evet, sonu vardır her şeyin, bi’de nedensellik ilkesi gereği başlangıcı. Arası muğlak. Şaşırırsın, şüphelenirsin, hatırlamaya çalışırsın ancak aradığın şey imkansız saydamlıkta ki rüyadır sadece. Fark etmezsin ama son gelince muazzam saydığın bütün yaşanmışlıklar yavan ve kuru hatıralara dönüşüverir birden.

Bitmişlik kesinlikle hissettirir kendini!

Genellikle, az çok tahmin ettiğin bi’anda bitmiş olmasına rağmen size yani ikinize yani hepimize hiç konduramadığın, hiç yakıştıramadığın yahut hiç istemediğin için çoğu kez beklenen bu sona hazırlıksız yakalanmayı tercih edersin. Bile bile lades demişsindir bi’nevi. Beyhude bi’sigaya çekilişin verdiği arabeskvari farklılıkla nedenler ve nasıllar sıralarsın günleri ve geceleri çepeçevre saracak uzunluk, mayhoşluk, sıcaklık ve sıkıcılıkta. Gereksizliklerle öldürdüğün vakitlerin nedametini bile yaşamayacak kadar dipte oluşun da cabasıdır boşluğunun. Kendi kendine sorulması gereken asıl soruyu da: “Oysa ki biliyordun biteceğini. Tamam, tam olarak bilmesen de hissediyordun işte belli belirsiz değil mi? Peki her defasında bu hazırlıksız acemice yakalanış da neyin nesi?” göz göre göre es geçer ve ısrarla neden ve nasıllara saplanıp kalarak yiyip bitirirsin kendini değil mi? Mantıklı hiçbir açıklama bulamazsın; ama çırılçıplak hüznünle oradasındır işte. Bilmem kaçıncı kez izlediğini bildiğin film gibi bilirsin bütün ayrıntılarını ve sonunu, ama sebepsizce ordasındır işte. Kafan karışık, için huzursuz, şehir galeyandadır; ama sen onulmaz beceriksizliğinle ordasındır işte. Merak etmemelisin, ortalık durulacak ve bi’süre sonra sen biraz eksilmiş ve eskimiş olarak çıkacaksın bu taba rengi kasvetten akıllandığını sanarak. Oysa, hayat devam edecek İsrafil’in 90 dakikanın sonlandığını işaret eden düdüğüne kadar…

Sonra ne mi olacak? Otobüslerin dahi rötar yapmadan duraklarına yanaştığı mucizevi zamanlar kadar her şeyin normal olduğu ve hiç beklenmeyen bi’anda yeniden başlayacağın eskisine çok benzeyen yeni serüveninde her gün pilav yemenin sadece papazlara özgü bir alışkanlık olmadığını öğrendiğini sanacaksın. Bu kusursuz döngünün içinde ruh ölümün gerçekleşene kadar papaz lades demeye, sen de unutmaya devam edeceksin işte, hayat kadar, geçecek.

Gidiyorum, gelmek üzere…

T.s.k,