İçeriğe geç

Psişik Mevzular 62, ” Motel Kontrpiye’den Çıkanlar Üç “

Aynalı Rüya

Süklümsako, savruk, düşeyazar şekilde sürüdü ayaklarını Hikmetenduz mutfağın ortasına doğru. Onu görenler, bütün bi’isteksizlikten yaratıldığını düşünebilirdi ki onu gören iki kişi gerçekten öyle düşündü. Bütün bi’isteksizlik bu adam.

Hikmetenduz, avuç içi kadar ekmek, biraz zeytin ve bi’bardak su aranıyordu motelin diğer kısımlarına nispetle aydınlık sayılabilecek mutfakta; buldu da zorlanmadan, şak diye. Nevaleyi mideye indirdikten sonra dönüp arkasına, “ Şov bitti. Beğenmişsinizdir umarım. Odamı gösterin lütfen şimdi. Yoksa bu çuvalı siz taşımak zorunda kalacaksınız. Bu arada zeytini aldığınız yeri de değiştirmemelisiniz, gerçekten çok lezzetliydi.  ” dedi sadece daha fazla konuşmak istemeyenlerin çıkarabileceği ses tonuyla.

Alelıtlak Rafet, Muazzep beyinin önce yüzüne sonra dağınık düşkün kaşlarının altından gözlerine baktı:

 “ Daha iyisi Ankara’da deniz beyim değil mi, genel olarak yani?

 Muazzep bey istifini bozmadı dense yalan olur; zira bi’eliyle iki kaşını düzeltiyor, diğer eliyle bu ne yakışıksız harekettir dercesine apış arasını karıştıran Hikmetenduz’a sataşmaya çalışıyordu.

 “ Siz yorgun değil, şaşkınsınız! ”

“ Evet, hepimiz gibi… Ama özellikle sizin gibi ve sizin kadar.”

Beklenmeyen bu cevabın etkisiyle adeta dumura uğrayan Muazzep bey, kuyruğunun üstünde dik durmayı zor da olsa başarabilen bi’vatoz balığına kesti ansızın. (rengi lilaya kaçan bi’vatoz balığı gelmeli okuyucunun gözünün önüne; doğru görüntü bu çünkü)

“ Artık odama gitmek istiyorum. Hemen. Şimdi. Lütfen. ”  diyerek araya girmeseydi Hikmetenduz, Alelıtlak Rafet’in kendisini zora sokacak kahkahanın esiri olmasına ramak kalmıştı. Ramak kalmıştı, zira tekeri janta düşürülen Bi’Muazzep bey ilk defa gördüğü bi’Muazzep beydi. “ Hâlâ baktığı anlar” arasında yer almasın diye ve adetâ dipli köşeli temizlik yaparmışçasına hararetli hararetli gözlerini ovuşturdu Alelıtlak.

Hikmetenduz nihayet odasındaydı artık. Tuhaf bi’Ağustos’un tuhaf tadı eşliğinde kalıp hayli hayli dinlendirilebilirdi enikonu bu tuhaf şiltede. Ya zihin? O da dinlendirilebilir yahut dizginlenebilir miydi? Mümkün müydü bu?

Cevap veren de kendisi oldu yine kendisine, hem pek filozofça

“ Evet, ama kısmen… Kısmen çünkü, kendi sesini bulamamışlar ile kendi söylediği yalana inanmayı başaramamışlar, geçmişlerini ve geleceklerini yok sayıp anın değerini bi’türlü kavrayamayanlar ile durgunlukları ömürlerinden uzun olacağa benzeyenler,  iyi şeylere ancak ve ancak ve sıkça maruz kalırlar.”

Enteresan şekilde Motel Kontrpiye’de barınan üç kişi aynı anda uyandı, aynı anda açıldı kapıları ve aynı anda günaydın dediler birbirlerine. Kayda değer herhangi bi’anlamı bulunmayan bu tesadüflere tabii ki Muazzep bey son verdi.

”  Olmakla istemek ters orantı prensibiyle çalışır. Olmak isteyen istemeyi terk etmelidir. Bu ne güzel bi’ters orantıdır öyle… Tıpkı kucağına düşüverdiğimiz şu yeni gün gibi!  “

Onu Alelıtlak Rafet takip etti.

 “ Her şeyi yoluna koymak isteyen için de her şeyi mahvetmek isteyen için de aynı miktarda enerji gerektir.  Tanrı, yaptığından da  olduğundan da emin olan kullarından eylesin, amin. Bu ne güzel hiçbi’zaman unutulmaması gereken bi’bilgidir öyle… Genel olarak yani…”

Hem insicamı bozmamak, hem de içinden geldiği için Hikmetenduz ilave etti.

 “  Ne halimiz varsa görelim o vakit, “

Görüldü…

Çubuk kraker almak için dışarı çıkması gerektiğini söyleyen Muazzep bey ve birdenbire  onun gölgesine dönüşüvererek kararan Rafet, çıktıkları kapıyı girmek için kullanmadılar bi’daha…

Yeteri kadar bekledi Hikmetenduz; belki azdan da az belki çoktan çok ama yeteri kadar, ama bekledi.  Yeteri kadar bekleyen herkes ve her şey dışarı çıkmaya mecburdur kaidesi gereğince O da çıktı en sonunda  o kapıdan; adı dâhil her şeyini her şeyin ardında bırakarak. Şimdi karşısında duran otobüsün içinde kafasını cama yaslayarak uyuyan kendisine bakıyor şaşkın şaşkın.

T.s.k,