Gastronomik telaşlar ile geçirdiğimiz onlarca sene,
İsraf değildir bu ömürden, ama insanı yüceltmez de.
Mide, karanlık bir bok çukuruna adaptasyon,
Suyuna gidersen cennetten rezervasyon aynı zamanda.
Olmasaydı böyle bir uğraş, düşün mahrum kalınacak zevkleri?
Düşünme! Düşünmeyle bilinemez elbette…
Uyuyan ile ölene gösterdiğiniz saygının yarısını,
Tembellere de gösterin, hem onlarda hiçbir şey yapmıyorlar.
Mutluluğa ulaşmak için küçük bir önerim naçizane:
Kurabiye dolu kavanoza uzanmak istemelisin; nihayetinde
Kurabiyeler değil, kavanozun şeklidir seni büyüleyen.
Birini yemek yerken izleyip şenlenen insanlar da iyidir.
Hem yalnız değilsin hem de sadece sen yersin,
Cebinde olmalı bunlardan birkaç tanesi, bu yemek işi hiç bitmesin.
Ayrıca Kant’ın eti çiğnememesinin sebebidir
Mükemmele giden yolda harcadığı dişleri.
Midem çöplük üstüne sigara dumanı,
Sabaha kadar konuştuğumuz, evrensel ahlak yasaları.
Dünyadaki prangan, miden; gevşek ilmekli zincirlerinin sesi
Karnından gelen guruldamalar, ah ne korkunç!
Midem benimle konuşuyor: -Bırak artık bu işleri, yetmedi mi?
Sevgiyi geçtim de bu düşüncesizliğin nedir?
Okuduk okuduk da ne olduk?
Kuş vurduk karnımızı doyurduk.
Evvel geceden kalma yemekleri teklif dahi edemezsin
Keskin tatlar hoşuma gider ama savaş zamanından kalan,
Yerelliğe sıkışmış kaba ve uğraşsız yemekler de
Aynı şekilde geri çevrilmeyi hak eder.
Ben sana iyi davrandıkça, sen susadın buğdaya, gariban çorbasına
Ontolojiyi kaldıramadın mesela, âşık olup ayrılmayı da.
Bilip yapmadığımız şeyler,
Bilmeden yaptığımız şeyleri kesinlikle geçmiş durumda.
Bir pencere arkasından dışarı bakıyorum sanırsın.
O penceredeki yansımam aslında takıldığım,
Aradaki kirli cam ise biricik midem.
Sen olmasaydın hep anlam olurduk, bu hiç eğlenceli değil.
Haddini aştığın da oluyor olmasına da,
Seni kırmak ya da geçmişi silmek kolay değil.
İyi ki sıfırı buldun cebirin babası,
Yoksa teker teker lanet ederlerdi ve bu çok uzun sürerdi.