İçeriğe geç

Ay: Temmuz 2020

Kekeme-III

“Açıkça söylenmemiş olanlar, bir saz telinin uzaklarda tınlamasının yankılarında, insana belirli bir şekil çizmeyen seslerde ifade bulurdu” Seni güzel bir resme çizmişler. Yumru yumru elleriyle kalem tutan bir çocuğun beyaz sayfasına. Evinin arkasındaki dağlardan, evinin yanından geçerek giden bir akarsuyun kenarındaki ağacın altındasın. Ağacın gölgesi yok ama belli ki serinlik gelmiş üzerine. Telaş ve yorgunluk kalmamış gözlerinde. Seni yaşlandıran ne varsa, orada yok. Perdeleri, pencerenin alt köşelerine doğru açılmış ferah bir evin var. Yüzünde yüzlerce gülümseme. Gülüyorsun ve resimden çıkan bir el insanın kuru kalbine dokunuyor. Güneşli havada, sanki evin kalbinin attığını gösterir gibi bacadan çıkan duman, gülümseyen bulutlara süzülüyor. Çiçekler toprağı deler gibi çıkmışlar. Çiçeklerin yanında kabuğu özenle çizilmiş bir kaplumbağa. Belli, seni ikindi güneşi aydınlatıyor. Gözükmüyor ama başucunda…

Psişik Mevzular 61, ” Yooo, Hemen İtiraz Etme Bi’düşün! “

Hani güle oynaya kazanan kimseler vardır; gün gelip de biriktirdikleri ellerinden gidince ağlar dururlar ve teselli bulamazlar; işte, bu yatışmak bilmeyen canavar da beni o hale getirmişti. Üzerime geliyor ve beni yavaş yavaş güneşin sustuğu yere doğru itiyordu. Dante Alighieri – İlahi Komedya Frederik ORTANCA. Şehirde doğdu, şehirde büyüdü, şehirde öldü. Şimdilerde ise bilmem ne vilayetinin bilmem ne ilçesine bağlı ata toprağı Ortanca köyünde nefes alıp vermekte. Anlatılsa dahi herhangi bi’duygu değişikliği gerçekleştirmeyecek hikâyelerin ortalamasıyım diye övünen/hayıflanan biri Frederik Ortanca. Neye benzediği hakkında fikir edinmek isteyenler gözlerinin önüne sadece istediğinde kalkıp yürüyebilen bi’sepet getirmeye çalışmalıdır. Frederik’in hayatında beklenmeyene yer yoktu. Ne bi’hayvanın başını okşadı ne de bi’hayvanın saldırısına uğradı; bi’kaç sinek ısırığı saldırıdan sayılmazsa tabbii. Birine kafa atmışlığı da, bi’kıza…

Yer Çekimi Derimi Yıpratıyor

  Yer çekimi derimi yıpratıyor… Sahipliğim, helmelenmiş yorgunluğuma, Sapır sapır dökülen gençliğim; Aitliğim ise geçmişime prangalı, Geride kalanların sızlıyor vicdanları. Zihnimde bir miktar karıncalanma Ve kıyılarındayım yalın ayak…   Ay’ın çekim gücü saçlarımı kabartıyor… Kaslarım seğiriyor, asabım daima bozuk. Gündüz uykuları verimsiz, Gecelere ayıracak pek vaktim yok. Bu gezegenin çekilmezliği, Her şey kurmaca ve razı olduk sıtmaya Tozdan dumandan ferman okunmuyor…   Uzak gezegenler yüzünden renk körüyüm… Derine batmış, derinliği kaybetmişim, Karanlık odalarda uykumu zehretmişim Ama zamanı gelince dökülür cümlelerim. Kasıntılar içinde savruk, Yaşama tutunmak için telaşlı, Nihayet, düşünceleri içinde ürkek bir sersemim.