İçeriğe geç

Daha Daha Ne Var?

”Bir kimse aritmetik, geometri, astronomi ve müzik’ten yoksun olursa, nicelik ve niteliğe ait bilgiden de yoksun olur. Nicelik, nitelik ve cevher bilgisinden yoksun olan ise felsefe bilgisinden yoksun sayılır”
Kindi

Daha daha ne var?

Çalışma saatlerimiz ile ofis saatlerimiz artık aynı değil. İnterneti olan her evde bir bankacı var. Herkes vergisini bir güzel hesaplıyor ve en güzel yemek tariflerini para vermeden indirebiliyor. Birey, daha fazla tüketmek istediği için daha fazla üretmeli temaşası. Çalışma hayatımızın özel hayatımıza taşkınlığı, baskınlığı da bu yüzdendir. Daha fazla tüketmek için üretmelisin…

Ne yemek var?
– Balık Çorbası
– Başka?
– Bamya
– Başka?
– Et haşlama
– Başka?
– Fırında makarna
– Başka?
– Henüz ölmüş hayvan leşi üzerine jelibon kavurma!

Senin istediğin- beklediğin, lezzetli bir yemek, güzel bir sunum, güzel kokular değil. Daha başkası, daha fazlası, (n) sayıdaki alternatifi…
Kendimizi bu şekilde ödüllendirdiğimizi sanıyoruz. Bu tüketim ve üretim sarmalı içinde kendine zaman ayıramayan –birey, daha fazlasını, daha ulaşılmazını istiyor ve arzuları düşüncelerine çarpan etkisi yapıyor.

Yapılanı beğenmiyoruz. Yapmaya çalıştığımızda (tutarlı insanlar için) mükemmeliyeti yakalayamadığımız için yere atıp paralıyor hatta yırtıp, çiğniyoruz. Mükemmeliyetçi insanlar dişleriyle sorunları olan insanlardır.

Bir şey yapmak kadar, yapmamak da, belki en iyisini yapmaktır. Bu ilaçları aldığımızda neden şiir yazamıyoruz? Daha fazla tüketmek için üretmekten ziyade, daha fazla üretmek için, tüketimimizden vazgeçmek çok daha erdemli bir yol. Nasıl? Tercihlerimizi iki tane var olan arasında değil, var olan ve var olmayan arasında yaptığımızı düşünelim. Yine geldik Orient ve Batı ‘’ekol’’ü ayrımına! Okul konusunda da –schola’ nın, boş zaman anlamına geldiğini de söylemek gerekir. Zamanının büyük bir bölümünü yavaş yavaş üreterek harcayan ve sonrasında kendine ayırdığı kısacık zamanlarda çılgınlar gibi tüketmeyi arzulayan birey için farklı bir alternatif olan- schola’ nın, erdem ve mutluluk için daha doğru bir yol olduğu düşüncesindeyim.

Felsefi ve iktisadi baktığımızda birey olmuş insanın, dürtülerinin, arzularının, içgüdülerinin sanki onun düşüncesiymiş gibi bir algı oluşturması bizi yanlışa götürür. Hastalıklı tanımlar yapmak yerine, sağlıklı çıkarımlar yapmak yerinde olacaktır. Düzen içinde ölçüyü her yerde görebilirsiniz. Kâinatın en ücra köşesinde bulunan –şeyin sende de var olduğunu düşünüyorum. Bu en büyük çerçeve… Ve iç içe sonsuz sayıda çerçeve var. Hepsinde de sen varsın. Hepsinde ölçü, hepsinde düzen… Bu düzeni kendi varoluşumuzdan getirdiğimiz birtakım özelliklerimizi yanlış kullanarak devam ettirmeye çalışıyoruz, (daha) tüketim karşısına (daha) üretimi koymak gibi. Günah çıkartıyoruz, sözde ölçüyü tekrar yakalıyoruz.
Otobüse binen yaşlıya yer vermek istemeyenlerin başını zıt tarafa çevirip, -görmedim ki, demesi gibi; tüketim girdabına düşen insanın –çok çalışıyorum, üretiyorum apolojisi… Vicdan yetmezliğin de buradan gelir; ilkelerine ters düşmek pahasına tüketmek!

Roma zenginlerinin midelerini boşaltmak ve daha fazla yemek için boğazlarına kaz tüyü sokmasını ayıplamamak lazım. Antik devirde köle, köle olduğunun, soylu da, soylu olduğunun gayet farkındaymış.

Ferhat Armut, Ballad No.4 ”Bilmemek”