İçeriğe geç

Nöbette Reçeteye Notlar-II

Eski Türk filmlerindeki Erol Taş kahkahaları canlanıyor zihnimde.

Gülen insan gördünüz mü son zamanlarda? Ben nadiren görüyorum. Gülümsemek ile gülmek arasındaki farkı biliyorum. Veya biliyoruz (Atalay’a selamlar). Ama son dönem gördüklerim gülmekten de öte adeta haykırmak gibi geliyor. Ağlamakta da ayarı yeterince kaçırmış durumdayız. Acılarımızı ifade ederken de “ömrümden ömür gitti” herhalde çarpıcı olduğu için güzel geliyor.

Örnekler çoğalır gider. Fakat biz nereye gidiyoruz. Bindik trene yolumuzu, güzergâhımızı makiniste bırakacak halimiz de yok. Ne de olsa rayların üzerindeyiz. Bakalım nerde nihayete erecek demir atın yolculuğu!

 

Tarkan’ın filmlerine bakılırsa aşırılığa Konya Ovası’ndan    başlamış atalarımız. “Bugün çok aç değilim, yarım öküz getirin” nidası hala kulaklarımızda. Sonra Cüneyt Arkın sağ olsun Kahpe Bizans’taki abartılmış kurguya bile taş çıkaracak kadar şehvet dolu sahnelerde. 2012’nin Türkiye’sinde de Fatih hırs küpüydü maşallah Konstantinopolis’in fethine hazırlanırken.

 

Doğru muydu yanlış mıydı ben bilmem. Doğruysa Avrupa Birliği müktesebatına yeterince uyum sağlamışız demektir. Yok eğer yanlışsa o zaman çok daha fazla haketmişizdir.  Amerigo’ya tekrar selam söylemekte fayda var anlayacağınız. Bizi en iyi o anlar.

Selam ve dua ile..