İçeriğe geç

Tuvalet Manifestosu

manifesto     Aslında ben bu zıkkımı hiç yazmayacaktım. Kelimelerden yükselen bok kokusuna tahammülüm kalmadı çünkü. Ortalıkta çekilecek bir sifon da yok. Dahası helâdan dışarı adım attıracak ne amcam, ne dayım, ne de bibim var. Aynı yerde tıkılıp kalmaktan ve bir türlü bok kokusuna alışamayan burnumun marifetiyle, öğürmekten başka yaptığım hiçbir şey de yok. Madem öyle… Öyle valla… Biraz da bizim kelimelerimizde yükselsin necaset kokusu… Kendi bokumuzda boğulalım. He valla…

Kendi bokumuz derken, içinde bolca dışkı ifadesi geçen bir yazının meydana geldiğini görünce, beğenmeyecekleri en başta, güllük gülistanlık, ıtır kokulu Türkiye’nin dağlarına davet ediyorum. Terörist olarak değil ha, bölücü mü? Sümme haşa… En delikanlısından, en silahını gömeninden, en gerillasından, en barışı seveninden… Gerillayı bilmeyenin nihayetinde siktirip gideceği güzel ülkemin, güzel dağlarına buyurun. Biz, ayaklarımızı denk almayı bilecek ruh hastaları, provokatörler, savaş çığırtkanları, süreci baltalayanlar, işte tam da bu bok kokusunun içerisinde bağdaş kurmuş oturuyor olacağız. Süreci baltalamayın ha gençler! Yok, yok baltalamıyoruz. Yalnız, içimizde birkaç gerizekâlı, toplandık, harıl gürül anlatıyor, yazıyor, birlik diyor, beraberlik diyor ve en nihayetinde de tam da bu bok kokusunun içinde, tam da tuvalet fırçasını almışken elimize… Nafile…

Aslında ben bu zıkkımı hiç yazmayacaktım. Aylardır, bu kadar olmaz dediğim her şeyin kat be kat fazlası ile gözlerimin, kulaklarımın necasete bulaştığında yazmayan ben, yine yazmayacaktım. Buraya yazmayacaktım bunları, burası değil… Orası da değil. Şurası hiç değil. Beni anlamıyorsunuz.

Bir beyanname okudum, beynimden vurulmuşa döndüm. Yok yok, süreci allayanından, İmralı götü yalayanından değil bu. Onlara ana avrat düz gidiyoruz zati, bu beyinden vuran cinsten. Hazret, nam-ı diğer Reis, almış eline sazı, tabii daha öncesinde görev almış –görev dedikleri mevzu sosyolojik açıdan da incelenmeli- onu asmış, bunu kesmiş. Anlaşılan Üstad taifesindenmiş. Anlayan anladı işte. Yeni doğmuş bebeğe bulgur yedirilmez.

Ulan yazdın yazdın, ne diyorsun dümbelek derseniz eğer, meclis kürsüsünde “bu bayramdır” diye bağıranla, paçavra sallayanın dahi aynı safta omuz omuza durduğu şu günlerde, onu kesen bunu asan adamla aynı safta duramamak çıldırtıyor beni. Hele kıç kadar fakültede, maksat dosdoğru okumak iken, geçmişte üzerimizden nam saldıkları gibi şimdi de birilerinin masumlar üzerinden nam salışlarını midem kaldırmıyor. Midem dediysem, hâlâ sindiremedikleriyle acı çeken bir şeyden bahsediyorum.

Hulasa, bu zevat ülkücü ise, ben zinhar ülkücü değilim, istifa ediyorum.