İçeriğe geç

Taşra Şarkıları I/V

İnsanlar {yani görün işte ne kadar önemli bi cümle ki; insanlar diye başlamış, genellemeyi kes…}{kesersen kes devamı zaten benim değil arkam kuvvetli} ebeveynlerinden çok alışkanlıklarının çocuklarıdırlar.{sağol Haldun Reis} Alışmak ve alıştırmak: insanın en müthiş/dehşete düşürücü kabiliyeti. Bu sayede iyilik de kötülük de sıradanlaşabilir.{Teşekkürler Hanna, Martin’e selam} Kitlesel ölümler, yıkımlar, hastalıklar ya da yüksek teknoloji, konfor, cinnet derecesinde tüketilen su ve protein miktarı karşısında körelegelip körelegiden duygulanım; ‘demek ki mümkün’ mottosuyla her türlü olasılığın müptezeli(ne orijinal bi tespit!)… Beşerle evren kayıt, gözlem, deney ve tarassut altında didik didik. Panik fight’a fırsat bırakmadan geldi bile; insan tekiyiz ve, ve hasar yok tamam; panik flight’a da fırsat tanımadan gidiverdi. Elde var sürdürülebilir tedirginlik, yani sürdürülebilir kalkınma gibi bi şey işte ama neg. simetriğinde. Görünebilen, yeterince ikna edicidir.{nice gerçekler gördüm üstünde algı yoktu; nice algılar gördüm içinde gerçek yoktu… vay zalımlar vay; parsel parsel eylemişler dünyayı.} Bakınız:karşınızda bir dev! Hemi de adem yiyen cinsinden. Şimdi apıştınız veya cinnet mi geçirdiniz? Yoo… Onlar da geçirmedi ama apışmaya apışdılar. O kadar da olur. Hiç korkmamak ancak bir kısım delilere mahsustur. Canero’nun protokurban seçilmesinden ferahladılar hatta. Çünkü kitlenin içinden bakıldığında, felaketin isabet ettiği bir/birkaç x kişisinin varlığı genelin gözüne hoş gelir; sıraydı ve savıldı hissi verir. İstisnaı; sıranın sizde olmasını istemekle başlar. Sıranın kendisinde olmasını istiyordu. Değilse de ona gelmeliydi. Korunma hassasıyla büzülen kalabalıklarının sıkışıklığında fısıldaşıyorlardı. “ Werther” dedi; “hep böyle midir?” Israrla kopya istenince, verirken yakalanmaktan kaçınan ve dolayısıyla asabiliği had safhaya gelmiş nobran bir Taylan gibi huysuzlanan Werther: ”Yok aslında şeker gibi adamdır . Ne biliyim lan, eşeği miyim!” diye tersledi. İnsanın izzetinefsi, (bir yere kadar) şansından daha hızlı daralır; yani Werther’in gösterdiği dirseğe tınmayarak devam etdi:”Yolu kapattığımız için o zaman.” Zanaatin kendini çok tekrar eden monotonluğunun yüksek kürsüsünden, çömez müşterisinin naif ve uyumsuz siparişine karşı çıkmaya hazırlanan bir laminant parke ustasının terli bilgeliğiyle düzeltti Werther:” hayır, aslında onun derdi sadece yoldan geçememek, uyandırılınca öfkelenir. Biz de öyle yaptık işte”.

hee, arabayı da uyurken sürüyodu zaten!”

Evet; albatroslar uyurken de uçabilen büyük avcılardır zaten.” (Mustazaf baytar hemen arkalarındaydı ve “hı hı” diye onayladı hafifçe.)

Ya bırak albatrosu malbatrosu, bunun neresi kuş?”

Albatros; galatımeşhur. Zülfazl’ın Solfasol oluşundaki azizlik burada da başa gelmiş…”

Uzatma yine mi kameriye”

tamam tamam, alba toros yani, aslında toros alba, pinus alba gibi; kapiş?”

Başlarım kapişine! Adam mı otarıyosun bilmiyoz diye! Utanmasan cesika albagillerden diyecen.”

Kesif bir gürültü çıkara çıkara taş kıran iş makinelerinin içtenlikli acımasızlığıyla gürledi Shrek(bu betimselliği tadında bıraksam iyi olacak artık…). ”Ne fısırdanılıyo orda karı gibi! Ayı mı oynatılıyo burda…(kısa bir sessizlik) Yüzümüze de bakmıyolar Eşşek, çağır şunları.” Eşek toynağıyla koymuş gibi bulacaktı bulmasına zaten ama o kendiliğinden ileri çıktı. Görevi kadük olan Eşek fırsattan istifade kaş-göz bir şeyler anlatamaya çalışıyordu Shrek’e. Anlamayan Shrek “yabancı uyrukluyu da” diyerek vazifesini tekrar etti Eşek’e. Canero yengeç adımlarıyla gerisin geri uzaklaşıyordu fırsatı varken. Eşek Werther’e yönelmeden evvel bıyık altından da olsa Shrek’i uyarmadan edemedi hızlıca:”(kızları işaret ederek) Karı gibi demesek kamuoyu önünde… polemik oluyo hani.” “Haa” dedi Shrek; ”haklısın.”