İçeriğe geç

Psişik Mevzular 47, ” Motel Kontrpiye’de Kalanlar Bir “

Kim bi’rüya üzerine inandırıcı şeyler söylemek istemez ki?

Her ne kadar asabı bozulmuş olsa da motelin kapısından giriş yaptığında fark edebildi bütün bi’yolculuk boyunca süren çubuk kraker tırtıklama eyleminin ve buna bağlı biçimde gelişen poşet hışırtısının onu bütün dert ve tasalarından geçici süreliğine azade kıldığını. Fark edemediği motel girişinde yer alan tabeladaki ” Kader ve Cuzi İrade Bakanlığının Denetiminde Değildir.”  yazısıydı sadece.  Elindeki ne büyük ne de küçük sayılabilecek kuru bavulunu resepsiyonun üstüne bıraktı ve kafa kâğıdını karşısındaki feleğin sillesini eşek Sudan’dan gelene kadar yemiş gibi görünen adama uzattı ve hadiseler aşağıdaki gibi pıtır pıtır sökün etti.

 “Ne bu genel olarak yani?” diye ünledi adının Rafet lakabının “Alelıtlak” olduğu sonradan öğrenilecek adam.

“ Nasıl yani? Ne ne? Yahut neden? “ gibilerinden şaşkın şaşkın gevelemesine fırsat vermeyerek “kestik başkan,” dedi ve girdi araya Alelıtlak “ Mevzuat gerekmez genel olarak yani. Şu formu doldur, kafi!”

Kabul bile yorar; fakat hemen kabul Kalamış’tan alınan bi’tatlı huzurdur bilinciyle “Peki!” dedi “Peki!”  aldı formu Alelıtlak’ın elinden hışımla.  “1 gün kalacağım. Borcumu öğrenebilir miyim?”

“Genel olarak yani çok ve erken konuşuyorsun. Formu doldur sen! “

Form dediğinin modern zamanların kestirmeyi seven iletişim aracı olan formun formuyla uzaktan yakından alakasının olmadığı ilk bakışta fark edilebilirdi. Buruş buruş, yırtık pırtık ezgin bi’kağıt parçasıydı bu ve kurşun kalemle eğri büğrü yazılmış iki sorusu vardı “ Ne oldu?” ve “Ne olacak?” tan oluşan sadece iki soru ve sağ üst köşesine iliştirilmiş uyarı babında bi’not: “Soruların üzerine düşünmenizde fayda var. Vereceğiniz cevaplar sizin burada misafir gibi konaklayabileceğinizi yahut müşteri gibi konaklayamayacağınızı tayin edecektir.”

Şaşırmamak elde değildi. Herhangi bi’bütünlük veya mantık arz etmeksizin gelişen bi’tiyatronun ortasındaymış gibi hissetti kendini. İtiraz etmeyi düşündü; bi’çırpıda vazgeçti ama yine de poflamasına sana hiç bulaşmak istemiyorum ahbap havası katarak son bi’gayret sordu.

“ Zaruri mi bu? ”

“Burada konaklamak istersen evet. Genel olarak yani”

“Başka bir otel pansiyon mansiyon* yok mu buralarda?”

“Var tabbii genel olarak yani, olmaz mı var ama onun için de yarınki otobüsü beklemelisin.”

“Mecburuz yani”

“Genel olarak yani.”

Şekilsiz mi şekilsiz, tuhaf mı tuhaf bi’adamdı bu. Bulgakov’un romanlarından çıkıp gelivermişti sanki. Formu almasıyla beraber çuval gibi yığılacağını hissetti. Tanıdık bi’halet-i ruhiye…  Çökecek bi’yer arandı, çok geçmeden buldu da. Saate bakılırsa yığılıp kaldığı yerde çokça yığılıp kaldığı söylenebilirdi ama gerçek her zaman için göreceliğin çok çok dışında çalışan bi’bıçaktı. Bu şu demek oluyordu aslında; zaman hareket halindeydi. Bu gibi an veya anları yaşamamış olanlar buna inanmayacaklardır elbet, gelgelelim o anlarda zamanın hızı, binek hayvanı olarak kullanılan çift hörgüçlü bi’erkek deveninki kadar da olabilirdi, üç saniyede 98 km hıza ulaşabilen çitanınki kadar da. Fakat bu öyle veya böyle bilinebilecek bi’durumdu. Kesin bi’şekilde bilinemeyecek olan ise zamanın nereye gittiği/aktığı idi. Soru ve sorun tam olarak buydu,

 Ne oldu sorusuna cevaben “HİÇ”  ne olacak sorusuna ise “PİÇ” cevabını yerleştirdikten sonra iade etti Aleltılak Rafet’e formtrak mezbeleliliği.

Şöyle düşünmüştü Alelıtlak Rafet;  iki soruyu cevaplaması (duvar saatine göre tabii) saatler süren biri sayko edebiyatından başkaca bi’şey yapmamıştır herhalde. Fakat hiç de öyle sandığı gibi olmadı. Cevapları okur okumaz Gazi Koşusu’nun son yüzüne girmiş safkanlar gibi başladı koşmaya.

Muazzep beyine koşuyordu; damar damara, nefes nefese, doludizgin, salya sümük hatta…

“ Enfes bi’parça düştü beyim enfes.” muştusuyla dalıverdi Muazzep beyin odasına. “ Çabuk da öğreniyor genel olarak yani ve bunun farkında. Kaçırmayalım derim. ”

“ Form? “dedi ver de bi’bakalım dercesine. Okudu ve gözlerini Alelıtlak Rafet’in gözlerine nişanladıktan sonra iki nefes alıp birini bıraktı, bırakması gereken ikinci nefesi de bırakırken inler gibi “Kapıyı kilitle Alelıtlak, kapıyı kilitle” diyebildi,

  • Takdir edersiniz ki, ödül alamayacak kadar kötü, boş geçilemeyecek kadar da iyi anlamına gelen mansiyonla hiçbi’alakası yoktur. Mansiyon ikilemenin tamamlayıcısı konumundaki mansiyondur…

T.s.k,