İçeriğe geç

Psişik Mevzular 59, ” Herhangi Bi’ağacın Acınası Kuruluktaki Tek Dalının Mihmandarlığında Mazbut Bi’kırmızı Balon ile Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma’nın Konuşamamaklığına Dair “

Bambaşka dillerin konuşulduğu coğrafyalardan başlayan, uzun, süratli ve sert ani iniş ve çıkışlarla geçirilmiş bi’yolculuğun gaddarca yoğurduğu Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma’nın; herhangi bi’özelliği bulunmayan herhangi bi’ağacın acınası kuruluktaki tek dalına palas pandaras çakılması; ne o ağacın ne o ağacın kuru dalının ne de bu satırları okuyanların umurlarında olmayabilir. Ki bunu son derece normal karşılamak da son derece normal karşılanabilir.

Keza, hava sıcaklığının dahi zerre değişmediği haliyle sadece saniyeler süren aheste, naif bi’yolculuğun okşamalarıyla terbiye edilmiş Mazbut Bi’kırmızı Balon’un; herhangi bi’özelliği bulunmayan herhangi bi’ağacın acınası kuruluktaki tek dalına pıt diye takılması;  ne o ağacın, ne o ağacın kuru dalının ne de bu satırları okuyanların umurlarında olmayabilir. Ki bunu son derece normal karşılamak da son derece normal karşılanabilir.

Fakat;

 Bulundukları bu sıkıcı ve sevimsiz yerden bi’şekilde kurtularak hayatlarının olağan akışına devam edecekleri anı sessizce bekleyen bu iki zıdlığın beklediklerinin kısa vadede gerçekleşmeyeceğini anlamalarıyla beraber birbirleriyle konuşmaya başladıklarının haberini vermek normal karşılanmamalı. Zira kâfi miktarda yan yana kalan herhangi iki “şey” birbirleriyle konuşmak mecburiyetindeymiş gibi hissederler. Hâlbuki ne faydasız ve gereksiz ve belirsiz; istisnasız bütün mecburiyetler gibi,

Tabii olarak naiflik ile munislik ve dahi renginin de telkiniyle ilk irtibat kurmaya çalışan Mazbut Bi’kırmızı Balon oldu.

Mazbut Bi’kırmızı Balon: Merhaba Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma, nasılsınız?

( öfkeli bir hırıltıyla ) Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma:  Aleykümselâm Mazbut Bi’kırmızı Balon!

Mazbut Bi’kırmızı Balon: Gerçekten çok incesiniz Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma. Sağ olun, ben de iyiyim! Bi’ses bi’soluğun olmadığı her yerde mazi mumla aranırken yalnızlık, yarınlara dair düşünmeyi men edermiş. Varsa mazi yoksa mazi…

Biliyor musunuz, rengârenk giyinen çocuklar tutardı ipimi benim yumuşacık elleriyle, evlerin camlarından enfes yemeklerin kokusu dolardı burnuma,  mest edici müzikler icra eden sokak sanatçılarının yanından geçerdim; hiç üşümez, canım yanmazdı…  İşte ben efendim bütün bunlardan uzak kalmanın sıkıntısını yaşıyorum şu an. Ve siz de hiç konuşmaya teşne görünmeyince, burada böyle takılıp kalmak ruhuma daral veriyor, anlatabiliyor muyum? Keşke buradan göz açıp kapayıncaya kadar kurtulmuş olsak. Fakat siz efendim, siz çok da konuşkan değilsiniz. Neden? Neden bahsetmiyorsunuz kendinizden, ne olduğunuz veya ne olmadığınızdan?  Ayrılana dek burada beraberce geçireceğimiz süre zarfında konuşmak, anlatmak her ikimize de iyi gelebilir hâlbuki?

Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma:  Konuşmak isteseydim, nasılsın sorunu cevapsız bırakmazdım Mazbut Bi’kırmızı Balon. Hem ben konuşursam daha fazla canın sıkılır, moralin yerle yeksan olur da nerden bulaştım bu bin başlı musibete dersin. Sizin gibileri iyi bilirim; senin canın tatlı, örfün âdetin ılıman iklimlerin meyvesi gibidir. Oysa ben kırbaç gibi rüzgârların,  Niyagara şelalesi gibi doludizgin akan yağmurların hücumuna maruz kalan, sertlik ve bi’o kadar da haşinlikle yarenlik etmiş serseri ve Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma’yım.  Yani anlayacağın Mazbut Bi’kırmızı Balon, seninle benim aynı dili konuşmamız neredeyse imkânsız. Ne demişti Hazreti Pir Tanpınar: Yıldızlar birbirleriyle konuşabilir; insan insanla, uçurtma da balonla asla ve kat’a konuşamaz.  Şimdi bırak peşrev-i caz makamından mıymıylanmayı da, bizi benim sert şekilde çakıldığım seninse hafifçe takılıp kaldığın dal parçasından kurtarabilecek kuvvette amansız bi’rüzgârın esmesi için içinden dua et Tanrı’na. İletişimin her şey olduğuna ikna etmeyi becerebilemedin beni maalesef.  Bak peşinen söylüyorum; içinden edeceksin, sesini duyarsam keserim sesini.  Sululuk menşeli şakaları hiç sevmem hattı zatında.

Mazbut Bi’kırmızı Balon:  Maalesef yanlış düşündüğünüzü beyan etmek durumundayım. İletişim her şeydir ve bunun da en önemli aracı konuşmak, konuşabilmektir. Bizi bu dal parçasından kurtaracak rüzgâr en güzel şekilde ve ancak böyle beklenir.

Der demez Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma, sadece imani bi’güçle hareket ettirebildiği tek kısmı olan kuyruğuyla ve olanca gücüyle ve ve biraz önce boca ettiği tükürüğü yalamamak adına öyle bi’darbe indirdi ki Mazbut Bi’kırmızı Balon’a;  görenler Ya Allah, darbenin sesini uzak ve çok çok dahi uzaklardan dahi duyabilenler (uzaklardan duyulabilecek desibelde bi’sesti bu ses çünkü) Euzu Bismillah nidaları ile yüzlerini kıbleye döndürdüler.

(*Öykünün yazarı ya da daha doğru bi’ifadeyle ifade etmek gerekirse kurgucusu yahut hayal edeni olmam hasebiyle gidişatın hiç de Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma’nın lehine olmadığını beyan etmek durumundayım okurlara. Keza, aldığı darbeden dolayı Yuvarlak Kırmızı Balon için üzülenlere de yanıldıklarını ilan etmek gibi bi’mükellefiyetim de bulunmakta.)

Aldığı hırpani darbeden ötürü canı çokça yanmış olsa da bu darbe Yuvarlak Kırmızı  Balon’un takılıp kaldığı dal parçasından kurtulmasına vesile olmuştu. Şimdi her iki “ şey “ için de hayat ve ondan menkul roller de bi’anda değişivermiş; tükürülenler yalanmak için iletişimin simyasına adeta minnet eder duruma geçmişlerdi.

Hürriyetine kavuşan Mazbut Bi’kırmızı Balon yanmaya devam eden canının acısını hilkatinde bolca bulunan nezaketin sayesinde bi’kenara iterek ve giderayak dönüp sordu Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma’ya

  • Her şeye rağmen senin için yapabileceğim bi’şey var mı?
  • Süzülüp gideceğin göklerde soydaşlarıma rastlarsan şöyle söyle onlara: Çakılıp kaldığı bi’dal parçasında Mazbut Bi’kırmızı Balon’a rastladı. Onun sayesinde iletişimin her şey olduğuna zor da olsa ikna oldu. İşe ilk önce kendisiyle iletişim kurmaya çalışarak başladı ve her şeyi çok çok kısa bi’zaman içerisinde anlayarak son çıtasını kendi iradesiyle teslim edecek.
  • Vicdanımla oynamayı başardın. Şu an böylesine trajik bi’sonu hak etmediğini düşünmeye başladım Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma, sana yardım edeceğ…
  • Yooo… Hayır… Sakın… Ödül ile bedel kelimeleri neden aynı kökten türetilmişlerdir bilir misin? Birbirlerinin tamamlayıcısı, olmazsa olmazlarıdır çünkü. Uçurtma olmaklığımın tabii neticesi olan hırçınlık benim ödülüm; bedeli de sana göre trajik bana göre tam da bana yakışır bu onurlu son oluyor haliyle. Senin karşında ıslak kedi yavrusu yok yani bunu böyle bil. Göklerin boz yeleli kurdu aman dileyip kendini kırdı dedirteceğimi mi sandın? Haydi, şimdi usul usul s.ktir git buradan…

Oysa Hırçın Bi’Türkuaz Uçurtma şöyle düşünüyordu içten içe Mazbut Bi’kırmızı Balon’un göklerde aheste aheste süzülmesi için çok da fazla bi’şeye ihtiyacı yok. Hafif bi’rüzgar tatlı bi’meltem yeterli onun için. Fakat bende durum oldukça farklı. Bu lanet dal parçasından kurtuluş anımla kuvvetli bi’rüzgarın esişi aynı ana denk gelmeli. Ki bu anı yakalayamam yere düşüp ayaklar altında çiğnenmem anlamına gelir. İletişimin büyülü imkânlarını kullansam Mazbut Bi’kırmızı Balon bunu elbet anlayabilir, sabırla ve titizlikle işlenmiş bi’planla her ikimizin de buradan kurtulması sağlanabilirdi belki. Fakat bu çok küçük bi’ihtimaldi ve belki de çok uzun sürecek olan bekleyişimiz ikimizi de bi’ucubeye dönüştürecek, özgürlüğün hiçbi’anlamı kalmayacaktı. İndirdiğim hırpani darbenin sade ve sadece onun iyiliği için olduğunun farkına varmasını ister, sonsuz göklerde baş edebileceği engellerle karşılaşmasını dilerim.

Hem bu da iletişimin bi’dalı sayılmaz mı, her ne kadar konuşulmamış, aktarılmamış olsa da?

Gidiyorum, gelmek üzere… T.s.k,