İçeriğe geç

Psişik Mevzular 49, ” Alışılmış Hüsran Bu “

Şirapis; buharın içindeki toz zerresi, sesin sessizliği… Zaman ve mekândan bağımsız üçüncü göz…

Uzun zamandır kafanın içindedirler ve en az iki tanedirler. Tabiatları itibarı ile ayrı ayrı köşelerde yuvalandıkları için müşterek bi’düzlemde buluşmaları imkânsız gibi görünür. Elma armut misali. Ama çoğu zaman yürürken ve çoğu zaman hiç beklenmeyen bi’anda gerçekleşir zaten böylesine enteresan bi’buluşma. Olsun dersin. Bu kez gafil avlanmadığını düşünürsün; çünkü o eski toy çocuk değilsindir artık… Bu gibi buluşmalarla her an karşılaşma ihtimalini göz önünde bulundurmayı öğretmiştir tecrübelerin ve iktiza eden tedbirleri a4 ebatlarında en az iki kağıdı ve dahi en az iki kalemi cebinde veya çantanda taşımayı alışkanlık haline getirerek almış olduğun kanaatindesindir. Şimdi herkesten bi’adım önde gibisindir ve kendinle ne kadar gurur duysan azdır; şımarmak hakkındır vesselam. Hatta biraz daha ileri gitmekte bir beis görmez: ”İnsan, istedikten sonra hayatında kötü sürprizlere, şansa ve tesadüfe yer bırakmaz, tıpkı benim gibi”lerinden üst tellerden beylik laflar bile geçirirsin içinden. Kafandakiler ise ilahi bi’uyum ve nizami bi’sıra takip ediyordur ve biraz heyecan biraz da telaşla dökülecek bir yer arıyorlardır o sıra, ”zamanı geldi, hazırım” der, bi’çırpıda serersin a4 kağıdını; herhangi bir arabanın kaputuna, imkanlar ölçüsünde bir ağaç gövdesine veya kendi dizine alelacele ve kalemlerinden birini çıkarırsın ışık hızıyla. Yazmaz; ama dert değildir kesinlikle. İkincisi vardır çünkü; ona saldırırsın can havliyle. O an, denizin ortasında kalmış ve çırpınacak takati olmayan biri gibi hissedersin kendini tam olarak ve can yeleğinden hiçbir farkı yoktur gözünde o ince uzun mürekkepli çubuğun. Hüsran. Kalem yazsaydı ve aklından geçenler olduğu gibi yerleşebilseydi eğer kağıdın üzerine yeryüzünde ki bütün çığlıklar son bulacak, dökülen bütün göz yaşları kuruyacaktı oysa…

Pis pis sırıtarak beliriverir Şirapis ve

 “Hayatın, bazen kalemleri dahi kullanarak şakayla karışık boktan azizlikler yapacak kadar acımasız olabileceğini de adın gibi bilmelisin evlat!” der ilham perdesi kapanırken…

Ama mevzu’un tam göbeğindesindir ya hani, sakin olman mümkün değildir bu sebeble. Jöle kıvamında ki heyacanla et kesmişsindir baştan ayağa… Kötü sürprizler, şanssızlıklar ve acı tesadüfler bi’araya gelince Tyson’ ın çıkarttığı aparkat tadında bir şeyler olurlar. Abartmak gerekirse ki gerekir; dünya tutanacak bi’dal falan bulamaz üstüne yıkılır ya da yaşadıklarından yediğin yumrukların etkisiyle yığılacak köşe ararsın. Hiç fark etmez hepsi aynı köşeye çıkıyordur ve köşende kişisel adetlerin icabı üstüste iki dal sigarayı kıtlıktan çıkan boğa gibi boğman gerekir. Çünkü sigaranın araya giren, kısmen de olsa unutturabilen bi’takım gizli formüllerle donatıldığını en iyi sen bilirsin… Kafanın içindekiler mi? Bilmezler iyi ki bunu ve iz bırakmadan toz olurlar, hep öyle toz olurlar zaten. Şimdi, bi’elinde ağız dolusu küfürler savurduğun kalleş kalemin, ötekinde ise vefa timsali sigaran kalmıştır duman duman. Üçüncü sigarayı yakarsın tereddüt etmeden ve yaktığın anda ortalama seksen beş kiloluk bal kabağı gibi hissederek kendini yürümeye devam edersin kaldığın yerden koşman geliyorken içinden… O aşağılık kalemin yazması durumunda kaçırmayı göze aldığın otobüsü hala yakalayabileceğiniz zamanlar da sunar sana hayat kaçan büyük balığın teselli ikramiyesi babında. Yakalarsan problem yoktur, yakalayamazsan da yoktur; dört olur altı üstü…

İşte tam o anda,

Şirapis bi’kere daha gösterir kendini hınzır mı hınzır;

 “Çünkü diye özetlenecek cinsten bi’hadise bu evlat; çünkü herkesin muhakkak öldüğü ve muhakkak öleceği bi’dünyada sigara tek başına öldüremez ama yazmayan bi’kalem tek başına katili olabilir şifai kelimelerin… O zaman kalemin sigaradan daha zararlı olduğunu ve her ne olursa olsun kâğıdın her zaman her yerde en masum olduğunu unutma artık!”

Gidiyorum, gelmek üzere…

T.s.k,