(Edebiyatın eteğinden tutmuş herkes gibi şiir karalarım ben de… Her hangi birisini yayınladığım an bir ihanet duygusu kaplar içimi; Dilaverlere, Turgutlara, Ediplere, Atsızlara, Nazımlara, Ahmedlere ihanet… Koy gitsin dedim bu sefer, Ankara’yı çok özledim çünkü, bütün kirlerine rağmen… Af ile…)
Bütün kirlerinden arınıyor Ankara…
Şafağın atacağı vakit, yapayalnız
Ayak izleri bırakıyorum kaldırımlara.
Bir sokak lambasının kuytusuna
Sırf ışıkta ettikleri dansı görmek uğruna
Gölgemi feda ediyorum.
Sessizliğe galip bir motor sesi
Meğerse ekmek derdine düşmüş
Bir adamın teknesinden geliyor.
Şükür diyorum, en azametli zamanın
Sukûneti dağılmadan kayboluyor.
Dahası, cırtlak hoparlörlere kurban
İlahî emrin çağrısı duyulmadan…
Neyin uykudan daha hayırlı olduğuna
Kulak kabartamadan daha
Bir motor sesi yine,
Bu kez yanımda duruyor.
-“Eğer bir ihtiyar değilse cami yolunda
Ancak bir deli bu saatte
Dikilir yağan karın altında.”
Ama,
Bütün kirlerinden arınıyor Ankara…
‘Hırsız’ yaftası görüyorum
Üniformasından daha koyu suratında…
‘Deli’ olmak daha cazip diyorum
-“Hadi, durma daha fazla burada.”
Ve kapısından dönüyorum.
O’na selam vermeye gelen ihtiyar
Esirgiyorsa selamını bir ‘deli’den
Aynı safta selam vermek onunla
İçimden gelmiyor.
Sadece birkaç saat sonra
Bütün maskeleriyle bir şehir
Hesaplı tebessümlerini boca edecek kara.
Kimsesiz bir tebessüm gönderiyorum
Kaldırımlara.
Keşke diyorum, en aciz adımımda…
Keşke, bir gece değil,
Sonsuza değin ve tekrar kirlenmemecesine
Bütün kirlerinden arınsa şu Ankara…
Gözlerim kapandığında gözlerin geleceğinden
Tiyatro başlamadan sığınıyorum uykuya…
Rolünü unutma, günaydın Ankara…
09.01.12 Pazartesi 06’41
Ankara