İçeriğe geç

Kördüğüm

Bazı şeyleri değiştirememekten dert yanarken, bazı şeylerin hızla değiştiğini görmek ne acı! Değiştiremediklerimizin getirileri, tüm bu değişimler. İnsanın beyninde fırtınalar yaratabilecek bir kelebeğin kanat çırpışının söylemidir değişim kuantum fiziğinde. Bütün herkesin aynı etkiye sahip olduğunu düşünecek olursak ve bu herkesin bir kısmını, insanın kendisine karşı kuvvet olarak alırsak; bileşke kuvvet kelebekten yana mı olur? Yoksa düzenden yana mı… Böyle gelmiş böyle gider mi? Yoksa bazen zaman noktalanır ve yeniden başlar mı? Böyle gelmiş böyle gidecek olan tükenmez. Sadece kendi boyutunda hapsolur kalır. Yeni bir düzen kurulur. Yeni bir boyut olur… Ve kelebek yine ölümüne kanat çırpar… Bir çeşit kısır döngü… Çünkü esasında herkes aynı etkiye sahip değildir ve denge bozulur yeniden kurulur… Öyle olduğuna inanırlar kelebekler. Bir kelebeğin kanat çırpışı dünyanın başka bir yerinde fırtınaya neden olabilir… Peki kurulan yeni denge iyiden yana mıdır, kötüden yana mı?..

“Kelebek Etkisi”nin ruha derin izdüşümü… Su yüzüne çıkardığımda karşılaşacağım tablonun bu kadar karmaşık ve hatta belki de kötümser olabileceğini düşünmemiştim. Yine de son bir hamleyle iyimser bir düşünce edinilebilir. Kurulan yeni düzenin ve yaşanılan yeni boyutun “iyi”den yana olma ihtimalinin varlığı… Kelebeğin ömrü bir gün, belki göremeyecek ama bu kısır döngü bir gün iyiden yana dönecek. Kelebek bu düşün kanatlarıyla uçacak. Bu düşün kanatlarıyla kimi zaman benliğinde kimi zaman tüm benliklerde fırtınalar estirecek… Küçük bir kelebek… Ömrü bir gün… Düşü zamansız ama tüm zamanlara ait…

“Değişim dememeli buna, bu bir dönüşüm! İyinin kötüye dönüşümü. Beyazın ve hatta tüm renklerin siyaha dönüşümü…”

Kara bulutların eksik olmadığı, güneşin umudu esirgediği şu günler… Bitmek bilmeyecekmiş gibi duran şu sancılı günler… Tarifsiz duygu yoğunluğunu anlatmakta aciz kalan kelimelerin acı çığlıkları tırmalarken umudun kulağını, gündüzün geceden farkının kalmadığı şu günler… Bu günler, nasıl günler?..

İsyanla çaresizlik, öfkeyle acı arasında kavrulurken; kelimeler ne kadar tercüman olur kalpte kopan fırtınaya bilinmez ama yine de duygulara kucak açan kelimelerin limanına sığınmaktan başka yol yok gibi… Düğümlenen kelimeler limanlarından açılmak istiyorlar, azgın dalgalarla boğuşmak…

Siyahın siyah olması değil isyan edilen; isyan edilen, siyahın siyah olduğu apaçık ortada iken; siyahla beyazın ayrımına varılamaması, beyaz sanılanın o siyahla mücadele edememesinden ziyade mücadele etmemesi. Beyaz sanrıların sonunun siyaha çıkması… Gerçeklerin bir türlü sanrılardan sıyrılamaması… Yitirilen sadece insan değil, yitirilen insanlık. Değiştirilemeyenlerin getirdiği “hızlı” değişimler sayesinde kurulan pusuda; bir düş daha kopup giderken dalından, üzerine örtülen toprakta kin tohumları filizleniyor. O kin tohumları ki gözyaşlarıyla sulanıyor, derin kederlerle içten içe büyüyor toprağın kara bağrında.

Gündüzün geceden farkının kalmadığı günler… Ağza alınmaya cesaret edilemeyecek olanlar; korkusuzca söylenebiliyor, anlatılabiliyor. Karanlık bir çığ gibi büyüyor. Karanlığın hükümdarlığında; bir bir kanıksanıyor siyaha dair ne varsa. İnsanların bir kısmı tüm bu olanlara karşı koymaya çalışsa da kimi farkında bile değil kimi unutkan. İsyanın haykırışları zamana ve düzene yenik düşüyor, işitilmiyor… Çaresizliğin katlanılmaz acısı yüreklerde taht kuracak iken öfke darmadağın ediyor ne varsa… Yine de elde avuçta kalan hüsran… Limandan ayrılan düğümlenen kelimeler batıyor bir bir açık açık sularda. Ruhun derinliklerinde sessiz bir haykırışa demir atıyorlar usulca. İşitilmeyenlerin, görülmeyenlerin, anlaşılmayanların düğümü kördüğüm haline geliyor: Duymak değil anlamak; bakmak değil görmek gerek…

İyiye kötünün esaretinde boyun eğdirilmeye çalışılırken, “Uysal bir kuzu olma!” diyor kıyıya vuran dalgalar… Ve hala dalında rüzgarla kımıldanan yapraklar ise “Kim olduğunu asla unutma!” diyor…

“Değiştin mi hiç?
Değiştim ben bu sene.
Ve her gece,
Her bir gece.Sadece dört soru sormuştum sana
Ama bu gece
Başka bir soru düşündüm:
Zalimin mazlum ile,
Celladın kurban ile
Dönüp durduğu
Bu dehşet çemberi
Bunca delilik ne kadar daha sürecek böyle?Bu yıl, benim değişen.
Eskiden uysal bir kuzuydum,
Sonra bir kaplan oldum
Ve vahşi bir kurt.
Güvercindim önceden, bir ceylandım.
Bugünse bilmiyorum ne olduğumu.”

[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]
http://www.youtube.com/watch?v=6VxD4WqMOmc[/pro-player]