İçeriğe geç

Kaptan, Hayata İnecek Var!

İnsanlık tarihinin son dönemini ve kültür değişmelerini, hızlıca gözden geçireceğimiz bu serüvenin, daha bilimsel ve daha derli toplu halini ünlü antropologların ve değerli sosyologların kalemlerinde bulabilirsiniz.

İnsanlık tarihi kullanılan ulaşım araçlarının hızıyla paralel bir değişime uğruyor. Atın ehlîleştirilmesinden önce emekleyen insanlık, ışınlanmanın konuşulduğu bugün nazil bir hal aldı varın siz düşünün!

Kültürü de hayattaki değişim ve gelişimden izole olarak düşünmek mümkün değil. Hayatımızda hiç olmayan ateşin gecelerimize mum ışığı ile ortak olması en romantik duygulara gebe kaldı. İnkâr edilebilir mi?

Bayram ertesi, bayramdan örnek verip yolumuzu bulacak olursak, kısa mesaj bile yazmadan sadece “iletilen” kartpostallara kavuştuk şu mübarek günlerde. Sanal sohbetler vardı, sanal sohbetler sanal sekse evrildi. Sanal seks ile artık bulutlara yükseldik derken, bir avuç çomar whatsapp grubu ile darbe teşebbüsünde bile bulundu.

Televizyon programlarında siyasilerin birbirleri ile seviyeli tartışmalar yaptıkları günleri hatırlayacak kadar yaş almadım. Arkadaşına ima etsen kanlısı olacağın sözleri, miting meydanlarında kusan “böyüklerimizi” izleme azabını ise çok tattım. Mitingler, sanal mitinglere evrildi sonra. Her sabah, her öğlen, her akşam ve her gece takipçi sayısı nispetince değerli “devletlülerimiz” hiç de aşağı kalmadı. Toplumsal hayatta karşılığı olmayan, hayatta “cansız bir hatıradan” öteye geçemeyen varlıklar insanlık tarihinin de sanal versiyonunu güncelledi. Tarih sanal olunca sanal bir gelecek de kucağımıza doğdu/yumurtlandı.

Bir ana fikri ilmek ilmek işlemek için sayfalar dolusu kelimeye ihtiyaç duyan kitaplar, paralel evrendeki engelli çocuğun kelime sayısı sınırlı dünyasında yer bulamazdı. Bulamadı da. Kelime sayısı azaldıkça kalem sivrildi. Kültür değişti, itidal paralel evrene geçerken evrenin boşluğunda kayboldu. Sanal beğeniler için nokta atışı tespitler gerekti. Talep arza gebe kaldı. Samanlık seyran oldu.

Samanlık seyran oldu ama, ya rüzgar kuvvetli estiğinden ya su varken teyemmüm olmadığından ürün sorun dengesi doğdu. Sanal karakterlerin varlığı, paralel evrendeki İsrail ile aynı kökten besleniyordu sanki. Gündemde yer etmek için işlenen saçma cinayetler, varlığını devam ettirebilmek için ilan edilen düşmanlıklar, sanki herkes İsrail ile yatıp İsrail ile kalkıyormuş gibi hayatın merkezinde oynanan roller. Dünyanın merkezinin Çorum olduğunu İsviçreli bilim adamları ispatlamamış olsa inanmamak elde değil.  Her ikisi de en seçilmiş, en değerli, herkesin en düşmanı. İsrail tek biz hepimiz!

Jarusalem sendromu;

Stockholm sendromu kedi köpek ilişkisi için bile kullanılırken, bizim Jarusalem sendromu hayatın her alanına elbette yer bulur. Sanal milliyetçilik, sanal sosyalizm, sanal jakobenizm ve elbette sanal elitizm. Sanal dünya peygamberleri attıkları tweetlerden bihaber paralel evrendeki gerçek peygamberlerin hadislerinin sayılarına bile laf ettiler. Sendrom değil adeta salgın!

Jarusalem salgını;

Evrenler paralel olsa da emek ve iş gücü paralel olamaz. Paralel evrende ilk, orta, lise ve üniversite eğitimini kapsayan 2 yıllık Hayat Üniversitesi size hayatta bütün konulara ilişkin söz söyleme hakkı verir. Sanal hayatta bir Türk dünyaya bedelken, hayatın kendisinde iç Türklere rağmen milliyetçiler bile vardı.

Peki bir soru: Paralel evrenin gerçek hayata hep paralel kalması insanlık tarihinin değişim süreci ile örtüşür mü?

Cevabı benden ziyade derli toplu ve bilimsel şaheserlerde bulmak mümkün: Binlerce yıl öncesinde avcı toplayıcı olarak yaşayan insanlar bugünkü terakkiye rağmen günümüz insanlarından daha iyi besleniyor, daha iyi boş vakit buluyor ve hatta daha iyi ölebiliyordu. Gerçekten yaşayıp gerçekten ölebiliyordu da diyebiliriz.

Kehanet!

Paralel evren paralellikten çıkacak. Evrenle kesişecek, evrenden uzaklaşacak ve tablolarda acayip geometrik şekiller ortaya çıkacak. Biz ne mi yapacağız? Paralel evren hayatla kesiştiğinde “inecek var” diyerek hayatlarımızı birleştirip bir yastıkta kocayacağız. Sanal varlıklar ise hayatta bulamadıkları karşılıklarını sehpalarda bulacak ve paralel evrende kendi sandalyelerini tekmeleyecekler.

Jarusalem sendromu/ salgını aşk ile bitmeyecek.