İçeriğe geç

Hayat bir futbol sahasıdır!

göktaşı

20 Nisan 2022!

Ankara’nın göbeğinde Cumhuriyet ile yaşıt bir ilkokul.

Öyle bir ilkokul ki içinden kimler yetişmemiş?

Cumhuriyet ilkeleri ışığında okumayı öğrenip aynı doğrultuda eğitim hayatını tamamlayan ilk bürokratlar hep bu okuldan mezun olmuş. Cumhuriyetin 99. yılında, Çocuk Bayramında Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarına oturacak çocukların bu okuldan seçilecek olması, sanırım kimse için tesadüf olmamıştır. Merak edilen tek soru şu olabilir: Hangi çocuklar?

Gözlüklü, göbekli Seyfettin amcanın oğlu gözlüklü ve göbekli Asaf. Okuma yarışmalarında birinciliği kimseye bırakmayan o zeki çocuk. Bu çocuğu görünce zeka ve çalışkanlığın genler vasıtası ile aktarılabileceğine insanın inancı bir kez daha artıyor. Büyük dedesi cumhuriyet, babası da günümüz Türkiye’sine imza atmış başarılı isimlerden. Öyle görünüyor ki Asaf da aynı yolda kararlılıkla ilerleyecek. Zaten adını ve soy adını söyle sana gelecek tahlili yapalım. Asaf Tunçbilek!

Günlerden 23 Nisan 2022.

Herkesin üzerinde mutabık kaldığı üzere, okulun en çalışkan çocuğu Asaf bir günlüğüne başbakanlık koltuğuna oturmaya layık görülür. Ne de olsa Türkiye genelinde yapılan bir satranç müsabakasında kendisinden 10 yaş büyük gençleri bile dize getirerek insanların dikkatini toplamıştır. Sadece bu olsa belki aileden gelen karizmanın etkili olduğunu söylemeye dilimiz varacaktır. Fakat zaten okulda kim olsun diye sorsanız kimsenin aklına başka da isim gelmez.

Satranç demek dünyanın her yerinde zeka demektir. Eğer bir çocuk ilkokul çağlarında liseli ağabeylerine meydan okuyabiliyorsa, büyüdüğünde memleketin idaresini pekala ele alabilir. Çünkü bugünün devletler arenasını satranç tahtasına, politikaları da satranç hamlelerine benzetmekte siyaset bilimciler adeta birbirleri ile yarışmaktadır. Bu konuda tezler dahi yazılmaktadır. Çocukken zekasını en  verimli şekilde kullanabileceği satranca yönelen ve bu alanda başarılı olan bir çocuk demek “ülkenin aydınlık geleceği” kelimesinin sözlükteki karşılığı olsa gerektir.

Başbakan belli olduktan sonra sıra Cumhurbaşkanında. O da deli fişek Tuncay olur. Ankara’nın eski mahallelerinden birisinde Bakkal Mustafa amcanın oğlu var; ismi Tuncay. Uzun boylu, iri yapılı değil belki ama sporun geliştirdiği vücut ile birlikte atik, çevik, kavgalarda da bir o kadar etkili bir silah Tuncay. Hem erkekler ortaokul sonlarına doğru büyüme hamlesi yapar. Amatör futbol lisansına sahip yegane çocuk! Bizler sokakta kaldırım taşlarından yaptığımız kaleler ile pet şişeye tepük atarken, o yarı çim sahalarda hakemlerin filan da olduğu müsabakalarda top koşturuyor. Acayip havalı anlayacağınız!

Futbol…

11 kişilik iki takımın, yani 22 kişinin ve ayrıca hakemlerin bir top peşinde koştuğu ilkel bir spor türüdür. Endüstriyel futbol ile birlikte inşa edilen tapınaklar da dahil olunca binlerce insanın ve hatta ekranları başındaki milyonların tutkulu bir şekilde bedenen veya ruhen, hiç olmadı göz hareketleri ile bir meşin yuvarlağı takip ettikleri o büyü. Bir tarafta satranç varken  ne kadar da basit ve bayağı!

Haylaz ve uçarı gencimiz Tuncay’ın olaya dahil olma nedenleri Asaf’ın nedenlerinden biraz farklı. Çünkü Tuncay sözüm ona ülkede spora verilen önemi göstermek açısından okulda tek lisanslı sporcu olarak seçilmeye biraz mecbur kalınır. Aslında mecbur kalınır cümlesi Tuncay için biraz ağır bir ifade olacaktır. Çünkü derslerinde pek varlık göstermeyen Tuncay, arkadaş ilişkilerinde veya büyükleri ile konuşurken terbiye sınırlarını hiç mi hiç zorlamamaktadır. Her ne kadar çarpım tablosuna çok yanaşmasa da çim sahada verdiği ara paslar zeka pırıltılarını da ortalığa saçmaktadır. İşte bir günlük Cumhurbaşkanımız, Tuncay Yeşil!

Tuncay ve Asaf makam koltuklarına ilk defa oturdukları için ne yapacaklarını bilmezler. Aslında bu geleneksel uygulama ülkemizde bayram namazı gibi bir ibadete benzetilebilir. Herkes bilir ama yılda bir iki kez olduğu için hatırlatmalar, kopyalar, tüyolar verilir. Muhabirler elbette derslerine çalışmışlar, öğretmenler de çocukların heyecandan unutacaklarını bile bile kulaklarına bir şeyler fısıldamışlardır.

– Memleketin bugünü ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

– Seneye 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyet hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?

– Ne hissediyorsunuz?

– Öğrencilere dağıtılan sütler ile alakalı soru işaretlerini silmek için herhangi bir önlem alınacak mı?
gibi gibi…

El cevap:

– Okulumuzdaki projeksiyon aletlerini değiştireceğiz.

– Çocuk hakları konusunda düzenlemeler için Adalet Bakanıma talimat verdim.

– Barış dolu bir dünya
falan filan…

Bazı olaylar vardır hani derler ya: “Ancak bizim memlekette olur!”. İşte aynen öyle bir olay olur.  Dünyayı teğet geçmesi öngörülen bir meteorun yer çekimi etkisi ile Avrupa’nın göbeğine çarpması. başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı binaları da dahil olmak üzere memlekette deprem etkisi yaratır. Bu sadece başlangıçtır. Artçıları elbette daha şiddetli olacaktır. Çünkü beklenildiği üzere bütün dünyada kaos başlar. Her şey ve herkes kontrolden çıkar.

Bizim çocuklar bu panik anında makam koltuklarında unutulur, herkes ne yaptığını unutur, ne yapacağını unutur ve memleket yönetimi küçücük çocukların küçücük omuzlarına yüklenir.

 futbol sahası