İçeriğe geç

Eften Püften Meseleler-I

  “… ne istediğini bileceksin” diyen birisi ‘homo economicus’tur bence. O üç noktayı konjonktüre göre dolduran, fırsat bulduğu ilk anda cebini de ilk dolduracak olandır aslında. O sebepten her insana adam denmez ve her adam da yalnızca insan sıfatıyla anılmamak namına, bütün yanıcı ve yakıcı materyallerden uzak durmalıdır ve dahi adamlar yanıcı ve yakıcı materyallerden uzak durduklarından ötürü hem kırılgan hem de kırıcıdırlar.

“Ne istediğini bilmiyorsun” sözüne sayısız kere muhatap olduğum her seferde, iki defa “çok şükür” derim içimden çünkü şükrü açıktan etmek muhatabının anlamsız bakışları arasında mevzuu dalga geçmek boyutuna indirgeyebilir. “Dalga mı geçiyorsun?” sorusunun yöneltilmesi her türlü diyalogda tehlikeli ve kanaatimce yasak olmalıdır. “Ciddiyim” cevabı verildiği anda karşımıza ayı da çıkabilir, muhatabın başına taş da düşebilir. O sebepten ben susarım, sesli konuşmam anlayacağınız, monolog namlı iç diyalogumda mutsuz kalmanın yollarını ararım. Açıkçası ben hep mutsuzumdur ve insan evladının zihni hep sebep aradığından, ‘depresyona meyilli insan’ diye uydurduğum tanımın arkasına saklanırım. Ancak henüz cevap veremediğim sorularım da vardır bu konuda, ya geçmişte –depresyon kelimesi bilinmezden evvel- mutsuz insanlar yoktu yahut benim uydurduğum tanım sadece bir bahane. Ben her defasında ilk seçeneğin doğru olduğuna inanarak mutsuz olmaya devam ederim.

Yok mu bu konuda bir hatıra diye sormayın, çok var da, yazdıklarımız hatıra defterinden araklanmış şeyler olarak anlaşılacak diye korkuyorum. En çok da “ne istediğini bilmiyorsun” diyen birisinin bir gün “… ne istediğini bileceksin” demesinden korkuyorum. O sebepten, iki şükrümden birisini henüz bunu söylememiş olmasından ötürü ediyorum.

Mutsuz olmamın sebebi çocukluğumda travmatik bir olay yaşamamdan kaynaklanıyor olabilir mi diye aklıma geliyor bazen. Bu konuda aklıma gelen travmatik değil ama dramatik olan tek şey “mutluyum” ifadesini dillendirdiğinizde duyacağınız lanet espridir. Oysaki soru “nerelisin?” değilse “ben de …” diye verilen karşılık hiç de gülümsetici değil. Gerçi soru “nerelisin” olsa bile ortada komik bir durum yok bence. O sebepten biz hem melâli hem de espriyi anlamayan nesle çoktan aşinayız Ahmet Haşim.

Ben hayattan/senden/sizden/ondan/bundan ne istediğini bilmeyen bir adamım, doğru çünkü ben hiç kimseden ve hiçbir şeyden herhangi bir şey istemiyorum. İstemediğim bir şeyi bilmediğim için yargılamayın beni. Hayattan/senden/sizden/ondan/bundan ne istediğini bilen insanlara ise ahkâm kestirmeyin. Dedim ya, bir homo economicus’tur kendisi, işte sizin kurdunuzdur o.

Efendim yanınızda mutlaka Japon yapıştırıcısı da bulundurun. Velev ki, karşınızdaki adam yanına almayı unutmuş olur. Parçaları en iyi o tutar çünkü, hem dağılmaz hem de dağıtmış olmazsınız böylece.

Diğer şükrümün sebebini söylemedim sanırım. Efendim onu da bahsi geçen incik boncuk her ne ise ondan ne istediğimi hâlâ bilmiyor olduğumun yüzüme vurulmasından ötürü ediyorum.

Muhabbetle…