İçeriğe geç

Dokuza Güzelleme ve Zamana Veryansın

idam-sehpası

Dilime kilit vurdum.
Nice aksakallının yoldaşlığında
Melekler atlandı gök ağlamadan evvel.
Ebemkuşağına büründüler sonra
Işıklarıydı, sinemde parlayan mavi
Ve kanatlarıydı, hürriyet sevdamın rengi.

Hasreti şükür bildim, vuslatı tövbe…
Beynimde, yeni sağılmış,
Amber kokularıyla bezediğim binbir düşünce.
Fikri fısıltılarla dokudum.
Nicesinden rahatsız oldu sağır kulaklar,
Yazdıklarımı -şükür ki- ancak kendim okudum.

Gök ağladığında,
Açtığında ellerini toprak,
Sandım ki; gök çökecek ve yer yarılacak…
Küçük kıyametler koptu gizliden,
Eylüller saplandı bağrıma,
İstese; güneşler yağdırırdı zulme…

Gün geldi,
Eylülden daha çok karardı Nisan…
Boyunlarını büktü melekler,
Kaybetti rengini ebemkuşağı…
Ağlamayı unutunca gök,
Sakallarını serpti göğün aksakallıları.

Dokuz tuğ kaldırdım dokuz yiğitle.
Dokuz diyardan
Dokuz ak güvercin uçurdum dokuz nâmeyle…
Göğe saldım figânlarımı gün be gün;
En çok ‘ben’ ağladım.
Zaman ağlamasın diye…

Mart’09