İçeriğe geç

Biz İnsan Değiliz Trabzonluyuz!

“Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına neden olabilir. Farklı bir örnekle bu, bir kelebeğin kanat çırpması, Dünyanın yarısını dolaşabilecek bir kasırganın oluşmasına neden olabilir.”*

Bu teoriyi en gerçek manasıyla içselletirmiş insanların başında bugünlerde herhalde bir ABD dış politikasının belirleyicileri bir de biz durumdan vazife çıkarıcılar bulunmaktayız. Hatta onlar için bu durum son birkaç yüzyılın gerçeği! Bizim için ise kadim bir geleneğin ürünü olarak sırtımıza doğrudan yüklenmiş.

Durumdan vazife çıkarmak… En iyi yaptığımız iş herhalde bu olmalı! Herkesin hayatını ve ideallerini gerçekleştirmek için ifa ettiği bir meslek olsa da hayata karşı tavır noktasında geliştirdiği en büyük aksiyon zincirini bu hissiyat oluşturuyor. Bu hissiyat diğer duygularımıza yön veriyor ve hatta hayatımızı ciddi anlamda şekillendiriyor.

Durumdan vazife çıkarırken çok mu iş yapıyoruz diye bakınca öyle kendimizi bulutların üstüne yerleştirmenin bir anlamı da yok. Mezuniyet törenine katılan fakat henüz yanına yanaşmayı başaramayan bir insan olarak söyleyebilirim ki, iyi bir doktor olmak kaygısına hiç düşmedim. Hatta çoğu zaman niye “iyi” dediğimizi de anlayabilmiş değilim.

Durumdan vazife çıkarmamız da aslında hayata karşı geliştirdiğimiz “insan” olma mücadelemizin bir parçasından gayri bir emel taşımıyor. Biz insan olmaya çalışıyoruz. İyi bir insan olmaya değil!

Zamanında Atatürk’ün karanlıktan korktuğu söylendiğinde millet ayağa kalkmıştı. Atatürk’ün karanlıktan korkması ne kadar doğalsa milletin bu tepkiyi göstermesi de gayet sıradan olsa gerek! Hatırlarmısınız Cesur Yürek filminde şöyle bir diyalog yaşanır:

William Wallace: İskoçya’nın evlatları! Adım William Wallace!
Bir Asker: William Wallace’ın boyu iki metredir.

Bu diyalogda yaşandığı gibi hayata bakan bir milletin Ata dediği Mustafa Kemal’in de karanlıktan korkması kabul edebileceği gibi bir şey değildi.

Son dönem popüler tarih dizilerinin de sık sık eleştirilmesinin altında aynı ruh hali yatıyor. Ne de olsa bize uyumayan, yemeyen, içmeyen, günahsız ve vebalsiz insanüstü varlıklar anlatıldı. Hâlbuki hiçbir zaman onların gerçek manada insan olduklarını anlatmayı kimse denemedi.

Sürekli biri içki içerdi-içmezdi, korkardı-korkmazdı, ağlardı-ağlamazdı tartışmaları aldı başını yürüdü gitti. Biz durumdan vazife çıkaranlara da aynı muamele devam ediyor. Hâlbuki bizim de insan olabilmekten öte bir gayemiz yok!

Değil mi ki:

“Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği  kimseler yaratırdı.”**

Bizler insan olma amacıyla her durumdan vazife çıkarmaya devam ederken daha çok insan olabilmek adına hata yapmaya devam edeceğiz. Keyfiyetten değil! Daha çok insan olmak adına!

 

 

Not: Bu yazı sahip olduğum köpek korkusuna bahane bulmak amacıyla yazılmamıştır.

 

 

*        Kaos Teorisi, Edward N. Lorenz

**    [Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizî, Da’avât 105, (3533)