İçeriğe geç

Yazar: Mustafa Buğra Kayhan

Psişik Mevzular 4, ” Teselli Bu Şiir “

Teselli Şiiri Demlikte kalan çayı yenisine kıvam katsın diye eklemeyi bilebilseydin Bir asrın tesellisi olabilirdin, ben ucu açık bir ifade kim bilir! Kaptan’a böyle havalarda kulak verseydin ve anlasaydın onu. Bu asrın tesellisi olabilirdin, ben ucube bir cavlak kim bilir! Yarım bırakarak bulmacaları  murdar etmeseydin hafta sonu meşgalelerini. Bir asrın tesellisi olabilirdin, ben geç uyanmalar müptelası kim bilir! Terlik giymeyi sevemedin besbelli, en azından hırkamı geçirebilseydin sırtına. Bu asrın tesellisi olabilirdin, ben sobaya dizilen mandalina kabuğu kim bilir! Daha yataktayken boğduğum sigaralardan nefret etmeseydin. Bir asrın tesellisi olabilirdin, ben sağlam ve sevilen bir yeşilaycı kim bilir! Öfke mi gözlerimle akıttığımı bilip edebilseydin gözlerimi takip. Bu asrın tesellisi olabilirdin, ben kuytu tekkelerin gamsız mevlevisi kim bilir! Reayayla olan münasebetini hep almak üzerine hodgamca…

Psişik Mevzular 3, ” Boş’iir “

BoŞiir Göremiyor, tutamıyor, tadamıyor, koklayamıyoruz arada bir yokluyor ve gidiyor, gelişi de gidişi de aynı küçüklükte izler bırakıyor… ama çok rahatsız ediyor, ama huzursuzluğa gark ediyor aratıyor mütemadiyen, “eksik bir şeyler var” vehmine itiyor “eksik bir şeyler”in bulunduğuna inandırıyor da bi süre sonra ve bulunamıyor ve bulunamadıkça bunaltıyor, dışlıyor, uzaklaştırıyor, ayrı tutuyor, ayrıştırıyor gece gibi yakını uzak, gündüz gibi bütün saklıları görünür kılıyor çoğu zaman elinin altında duruyor gibi lakin; görülmüyor, tutulmuyor, koklanmıyor ve tadılmıyor, kısaca tanımlanamıyor, kimsece tanınmıyor eşkalen tanınmaz hale getiriyor … sonra, yoğunluğu artıyor ve artıyor haliyle uykusuz ve rüyasız ve dumanlı geceler sonra, sonrası fena, daha fena, çok fena, hep fena… arada bir gelişler yerini sıklaşan ziyaretlere bırakıyor takatten kesiyor, mecal bırakmıyor, bitap düşürüyor bıktırıyor, bezdiriyor,…

Psişik Mevzular 2, ” Bana Ne, Sana Ne, Ona Ne! “

Yok Olsun OBaSa-Nane’ nin Üstükapalı Zilleti

“Kelimeler, kelimeler Albayım bazı anlamlara gelmiyor!” diyerek bizleri hayatımızın en uzun yalnızlık uykusuna uyandıran adama, en kalbi sevgilerden ziyade yalnızlıklar sunulmalı sadece, anlayışlı yalnızlıklar…

Bazı kelimelerin bazı anlamlara katiyen gelmediğini okuduk okumasına lakin; ders çıkaramayı beceremedik bir türlü dünyanın en yalnız hüzünleriyle hüzünlenen, dünyanın en hüzünlü yalnızından ve ibretlik yaşantısından. Ruhumuzun ve düşüncelerimizin adressiz kalışına onun baktığı sükûtlu müstağniyet zaviyesinden bakamaz, ” düzelecek her şey, anlatan anlaşılacak sonunda ” umuduyla olan biten her şeye seyirci kalamayız. Pratik çözümler üretip, kısa vadede elimize somut bir şeylerin geçmesini isteriz her fırsatta. O, bazı kelimelerin bazı anlamlara gelmemesinin sıkıntısını yaşadı ömrü boyunca ve yine o sıkıntı yüzünden ömrü vefa etmedi kendisine. Bizler bir kelimeyle herkese, her şeyi en kısa yoldan anlatan, lafı hiç dolandırmadan kafadan pat diye deyiveren, en gerizekalısının bile anlayabileceği şekilde izah eden, sıkışınca itiraf, meydanı boş bulunca dikte eden kolaycı kelimeler biliyoruz ve hiç çekinmeden kullanabiliyoruz. Azami düzeyde ki kusurlarımızı başarıyla örten asgari düzeyde kusurlu kelimeler bunlar: “Ona ne ” “Bana ne” “Sana ne”

Psişik Mevzular 1, ” Üzgünüm Baba, Lojman Çocuğu Olamadım! “

Kabına Sığmakta Hayli Zorlanan Asker’in Kabına Sığmakta Hayli Zorlanan Çocuğuyum…

Eğer babanız kabına sığmakta zorlanan bi!askerse; mecburi alışkanlıklarınız arasına göçebe yaşamanın icapları gibi bi’formaliteyi, hobilerinizin arasına ise koli arama tarama, nakliye firmalarını yakından tanıma ve hatta mümkünse o cenahtan bi’kaç arkadaş edinme aktivitelerini katmanız gerekir. Tayin ya da sürgünün kazanımlarıdır bunlar kısaca. Başka ve iyimser bi’anlatımla; değişim ve değişiklik diyebiliriz… Hayatının tamamını yahut önemli bi’bölümünü doğduğu yerde tamamlayanlar ile bizim gibilerin arasında belirgin farklar vardır… Misalen; hareketleriniz hızlı, bakışlarınız dikkatli, geçiş süreçleriniz kısa ve ağzınız iyi laf yapıyor ise değişim merkezli bir hayat yaşıyorsunuz demektir ki bu minvalden bakılınca dışarıdakiler tarafından değişime açık “değişik biri” olarak nitelendirilmeniz kulağa hiç değişik gelmez…

İlkokul çağlarından itibaren sürekli okul ve şehir değiştiren bi’çocuğun, yapılan her değişiklikle kalıp halini almış mevcut arkadaşlıklar ve ilişkiler ağı içerisinde yer edinebilmesinin zorlukları ve her okulda hatta her sınıfta bulunan haylaz çocukların ” Hoşgeldin evlat, burası benim çöplüğümdür” manasına gelen çocuksu ve hırçın karşılama törenleri ile karşılaşması kuvvetle muhtemeldir. Bu gibi durumlarda “ne çöplük, ne arkadaşlıklarınız, ne de ilişkiler ağınız umrumda değil zaten kalıcı da değilim; suya sabuna dokunmam arkadaş” deyip tercihinizi bu yönde kullanabilir ve onların insafıyla doğru orantılı bi’şekilde bir zaman sonra belki ve kısmen rahat edebilirsiniz. Yahut yekten ” Daha önce bu filmi seyretmişliğim çoktur dostlar! rahat olun, çöplüğünüze, arkadaşlıklarınıza ve ilişkiler ağınıza diktim gözümü, dik durun geliyorum…” deyip bedelini bi’kaç gereksiz itiş kakış ve veya küfür ile peşin peşin ödeyerek rahatlığınızı etrafınızdakilerin insafına bırakmadan kendi kendinize temin edebilirsiniz… Şu an oturma eylemini gerçekleştirdiğim hafif nemli bu koltukta aval aval hatıraları yoklarken kendi kendime tercihimi hep ikinciden yana kullandığımı ve bi’istisna dışında hep rahat ettiğimi fark ettim…

İSTİSNA

Sınıfa hocayla beraber girmiştim. Ne de olsa koskoca bi’astsubayın oğluydum ve babamın ilgili bi’baba olması aslını söylemek gerekirse sadece asker olması bile sınıf öğretmeninin benimle daha fazla ilgilenmesi için yeterli bi’sebepti o kasabanın şartlarında. Çok geçmeden bakışlarımı sıralara doğru çevirdiğimde bi’kaç gün içinde çoğuyla arkadaş, kimisiyle hiç muhatap dahi olmayacağım bi’sürü insan kafasının oluşturduğu Trakya sarısı gözlerimi doldurdu. Biri hariç.

O…

Psişik Mevzular 0, ” K’ofset Çağı Şiiri “

 

Aslında Türkiye’ de tanzim veya ıslah edilmesi gereken bi’eğitim sistemi yoktur. Aslının da aslına bakılırsa bi’sistem dahi yoktur… Sadece, bütün uzantılarıyla beraber yıkılması gereken vahşi bi’sözde eğitim endüstrisi vardır, o kadar…

K’ofset Çağı Şiiri

Konu anlatmakta ısrar etmeyiniz Sn.Bayan Hocam,

Soru kalıpları üzerinden gidiliyor artık sorunların üzerine

Böylece, yetişmez korkusuyla ne üniteleri tamamlamak,

Ne de okuduğumuzu anlamak zorunda kalıyoruz…

K’ofset çağında “yükseklise”ye enikonu yerleşebilmenin yolu ,

Aparatif kıvamlı yaprak testlerin anasını ağlatmaktan geçer

Hata yapma hakkımız 0’ a indirgenmişken son düzenlemelerle…

Gidiş yolunun doğru olması puan kazandırır mı sandınız?

Ne ve nasıl mı oldu?