İçeriğe geç

Yazar: Mustafa Buğra Kayhan

Psişik Mevzular 12, ” Sipariş Üzerine Yazamıyoruz Maalesef “

Alışılmış Hüsran Bu

Şiirapis; buharın içindeki toz zerresi, sesin sessizliği… Zaman ve mekandan bağımsız üçüncü göz…

Uzun zamandır kafanın içindedirler ve en az iki tanedirler. Tabiatları itibarı ile ayrı ayrı köşelerde yuvalandıkları için müşterek bi’düzlemde buluşmaları imkansız gibi görünür. Elma armut misali. Ama çoğu zaman yürürken ve çoğu zaman hiç beklenmeyen bi’anda gerçekleşebilir böylesine ilginç bi’buluşma. Olsun dersin. Bu kez gafil avlanmadığını düşünürsün;çünkü o eski toy çocuk değilsindir artık… Bu gibi buluşmalarla her an karşılaşma ihtimalini göz önünde bulundurmayı öğrenmişsindir tecrübelerinden. Ve iktiza eden tedbirleri a4 ebatlarında en az iki kağıdı ve en az iki kalemi cebinde veya çantanda taşımayı huy edinerek almış olduğun kanaatindesindir. Şimdi herkesten bir adım önde gibisindir ve kendinle ne kadar gurur duysan azdır, şımarmak hakkındır vesselam. Hatta biraz daha ileri gitmekte beis görmez: ”İnsan, istedikten sonra hayatında kötü sürprizlere, şansa ve tesadüfe yer bırakmaz, tıpkı benim gibi”lerinden üst tellerden beylik laflar bile geçirirsin içinden. Kafandakiler ise ilahi bi’ahenk ve nizami bi’sıra takip ediyordur ve biraz heyecan biraz da telaşla dökülecek  müsait yer arıyorlardır o sıra. ”zamanı geldi, hazırım” der bi’çırpıda serersin a4 kağıdını; herhangi bi’arabanın kaputuna, imkanlar ölçüsünde bi’ağaç gövdesine veya kendi dizine aleacele ve kalemlerinden birini çıkarırsın ışık hızıyla. Yazmaz; ama dert değildir kesinlikle. İkincisi vardır çünkü; ona saldırırsın can havliyle. O an, denizin ortasında kalmış ve çırpınacak takati olmayan biri gibi hissedersin kendini tam olarak ve can yeleğinden hiçbi’farkı yoktur gözünde o ince uzun mürekkepli çubuğun. Yazmaz netekim. Hüsran. Kalem yazsaydı ve aklından geçenler olduğu gibi yerleşebilseydi eğer kağıdın üzerine yeryüzünde ki bütün çığlıklar son bulacak, dökülen bütün göz yaşları kuruyacaktı oysa…

Pis pis sırıtarak Şiirapis: “Hayatın, bazen kalemleri dahi kullanarak şakayla karışık boktan azizlikler yapacak kadar acımasız olabileceğini de adın gibi bilmelisin evlat!” der ilham perdesi kapanırken…

Psişik Mevzular 11, ” Kalben Dezenfaktasyon “

[pro-player width=’530′ height=’253′ type=’video’]http://www.youtube.com/watch?v=H0BzrMXFL2g[/pro-player]                                                                                                                                                                               Siz Kalben Dezenfekte Oldunuz Mu? Özür dileyerek başlamalıyım galiba çocukluk ve ergenlik dönemlerimde ağızlarını, burunlarını ve dahi başarıyla kalplerini kırdığım herkesten. Zira, bu mevzu’un ham maddesini pişmanlık, suçluluğun dayanılmaz baskısı…

Psişik Mevzular 10, ” Bıyık Üzerine Alternatif Altı Tanım “

Bıyık Üzerine Altı Alternatif Tanım Sigaralar, ayarı tam olarak bilinen çakmakla yakılmalıdır. Zira, beklenenden fazla ve yüksek ateş püskürten bi’çakmağın üzerine sigara yakmak için eğildiğinizde sigaranın ucuyla beraber tutuşan ve haliyle pis kokan, Sinir, stres, daralma ve bunalımın tavan yaptığı özel zamanlar; dişlenecek karton bardak kenarı, kemirecek tahta çay kaşığı, parça pinçik edilecek kağıt parçasına ihtiyaç duyarlar. Bunların yokluğunda ilk akla, ele ve dişe gelen, Mesela özel bir akşam yemeğine, mesela gaflette bulunup bir şeyler atıştırıp gitmişseniz eğer ilgili bir annenin, pimpirikli bir eşin yahut henüz ayrılığı düşünmeyen sevgilinin, “ne yedin ( veya içtin) sen yine dışarılarda” şeklinde ki suçlayıcı tarizlerine neden olan temizliği unutulmuş, “ Sevmiyorum ben.”, “Çok sert canımı acıtıyo.”, “Sana hiç yakışmıyo bence, kesene kadar…” gibi ucuz…

Psişik Mevzular 9, ” Mutsuzluğun Pratik Tarifi “

Tarifsiz Bi’Mutsuzluk

Etrafımdakiler tarafından şen şakrak, hayat dolu, hayırsever, iyiliksever, hayvansever, doğasever, sanatsever ve güzelsever biri olarak tanınmama karşın genelde, mutsuzum diyerek cevaplandırırım “nasılsın?” ve sairi soru kalıplarını… “ iyiyim, sen? ” in alternatifi yahut “ aykırılık ” olsun  saikiyle verilmiş bi’cevap değildir bu kesinlikle… Olur olmaz gülüşlerime da aldanmamanızı tavsiye ederim. Bendeniz mutsuzluğumun tescilli olduğuna inananlardanımdır söylemesi ayıp. Ayrıca, gerçek cevabı almaktan çok sadece ve sadece sormuş olmanın önemli olduğu bi’dialoğun başlangıcı olan “nasılsın?”  ve sairi soru kalıplarını canımı sıkan ve mutsuzluğumu ikiye katlayan gereksizlikler olduğunu söylersem çok ileri gitmiş olmam herhalde! ” Üstüne varma çocuğun, iyi değil bu aralar! ” cümlesinde ki çocuğum çünkü ben…

-Nasılsın?

-Mutsuzum

-Aaa, neden?

-Sebebi olmak zorunda mı?

-Olur mu öyle şey canım, vardır bir sebebi illa ki?

-Yok bi sebebi…

-Vardır, vardır hadi saklama benden…

-Şu an ki sebep sen olabilir misin acaba?

-Pislik!

-Güle güle, güle güle

Psişik Mevzular 8, ” Keserin Tersiyle Yapılan Düzgün Vuruşlar “

Keserin Tersiyle Çok Düzgün Vuruşlar Yaptı… Kafalar hafif meşrep, dalgalar her yerde şimdi! Hafiflik mevzu hakkında site daha kurulmazdan evvel Ahmet Güven ile aramızda devamlı cereyan eden ufak çaplı tartışmalarımız olurdu, ortalığı çaya bulayan! O kadar ki daha dün bile bu konu hakkında birbirimizi ikna etmeyi beceremeyip senin bildiğin sana benin bildiğim bana mealinden kaşık darbeleriyle sonlandırdık beraberliğimizi… Yine Ahmet Güven’ in deyimiyle akademik tatmin yaratacak yazılar; yani hafif olmayan yazılar, yani ağır yazılar kaleme alanları görünce gayriihtiyari bi’şekilde ve tabii yaşça benden büyüklere saygı çerçevesinde “ abi neden böyle yazıyosun”, akranlarıma veya küçüklerime ise sevgi ve samimiyet çerçevesinde “lan ne buluyosun bu yazılarda” diyorum… Eğer, muhatabım bir bayan ise centilmenlik çerçevesinde “hanımefendi ne kadar güzelsiniz!” diyorum. Kadınlara her şeyden…

Psişik Mevzular 7, ” Titrek Bi’Tedirginliktense Gümbür Gümbür Korkmak “

Korkunun Korkulacak Bi’Tarafı Yok , Tedirgin Olmayayım Yeter… Geçenlerde (geçenlerde dediğime bakmayın siz en az 4 ay oluyor) korku ile tedirginlik arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları düşündüm biraz; hangisi hangisini tetikliyor, hangisi hangisinin ham maddesi olabilir, insanoğlu aşağı yukarı birbirine benzeyen olaylar karşısında hangi ruh halini önce yaşar yahut birinden diğerine ruhi geçişler söz konusu mudur? Fakat ikisi arasında dişe dokunur bi’bağlantı kuramadım. Ayrı kulvarlarda zuhur eden iki ruhi hadise olduğuna dair kanaatten ziyade yeni yeni soru işaretleri oluştu zihnimde… Mevzu’u biraz daha kurcalamak gerekiyordu anlaşılan… Üşenmedim. Kurcaladım kapasitemin izin verdiği ölçüde… Ancak, olmadı. Çıkamadım işin içinden… Yapabileceğimin ancak, bütün bunların insanoğlunun fotoğrafını nasıl da değiştirdiğine ve asal sebeplerinin niteliklerine dair yüzeysel bi’değerlendirmede bulunmaktan öteye gidemeyeceğini anladım, epeyce debelendikten sonra… Debelendiğim…

Psişik Mevzular 6, ” Açık Bilinci Tavsiye Etmiyoruz! “

Birisi, kendi kendine “kendimi çok iyi hissediyorum…” dediği anda o iyi hissediş halini, o anda kaybetmiş demektir. Çünkü; “kendini iyi hissetmek”  hali ancak bilincin devre dışı kaldığı durumlarda söz konusudur. Bu durum fark edilip de dile döküldüğü anda bilinç devreye girer ve o iyi hissediş hali yerini “Neden acaba?”ya bırakır… Hülasa, bilinç devrede iken yapılan hiçbi’şey kendimizi iyi hissetmemizi sağlayacak gücü ve kalıcılığı sağlayacak nitelikte değildir… Bu ” iyi olmak için bi’sebebim yok zaten ” anlamına kesinlikle gelmez. Hadi diyelim ki an itibariyle yana yakıla iyi olmak için bi’sebep arıyorsunuz ve yine diyelim ki kıyısından köşesinden de olsa idare edecek cinsten bi’sebep buldunuz. İyi oldunuz mu peki? Hiç sanmıyorum. Çünkü sebep aramak işi bile başlı başına bilincin uzmanlık alanıdır. Açık…

Psişik Mevzular 5, ” Zamansızlığımızın Zamanlama Konusundaki Eğitimli Zafiyeti “

Hangisini nerde, ne zaman veya  hangi ruh hali içinde okuduğum falan hiç önemli değil…  Sadece bu yazının gazete okurken yazıldığını (aynı gazetenin boş bulabildiğim kısımlarına) bilin yeter… Sonra, gazeteyi bıraktım bıraktığım gibi kendimi masaya… Bunları, bilin istedim sadece…. Çoğumuz muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgeleriz aslında; koçan koçan, balya balya doluşmuşuz dünyaya, istila etmişiz bi’nevi… Üstelik kalite yoksunu kağıtların üzerine yuvalanmış bayağı bi’mürekkeple terkip edilmişliğimiz de cabası sahteliğimizin… Sonuç olarak, taksiratla bile olsa dokunanların laciye boyuyoruz bi’güzel ellerini  ve yüzlerini ve maharet sanıyoruz ve ayrıca çok arsızca yapıyoruz bunu. İş işten geçince çıkış yolu arayışlarımız başlıyor ekseriyetle buram buram riya kokan…  Sonra ve çoğu zaman tam vaktinde hızır gibi yetişiyor, “zamansızlığımızın zamanlama konusundaki eğitimli zafiyeti” ve erken deşifre olmamıza, foyamızın çabuk çıkmasına bütün…