İçeriğe geç

Ay: Mayıs 2014

Dokuza Güzelleme ve Zamana Veryansın

Dilime kilit vurdum.Nice aksakallının yoldaşlığındaMelekler atlandı gök ağlamadan evvel.Ebemkuşağına büründüler sonraIşıklarıydı, sinemde parlayan maviVe kanatlarıydı, hürriyet sevdamın rengi.Hasreti şükür bildim, vuslatı tövbe…Beynimde, yeni sağılmış,Amber kokularıyla bezediğim binbir düşünce.Fikri fısıltılarla dokudum.Nicesinden rahatsız oldu sağır kulaklar,Yazdıklarımı -şükür ki- ancak kendim okudum.Gök ağladığında,Açtığında ellerini toprak,Sandım ki; gök çökecek ve yer yarılacak…Küçük kıyametler koptu gizliden,Eylüller saplandı bağrıma,İstese; güneşler yağdırırdı zulme…Gün geldi,Eylülden daha çok karardı Nisan…Boyunlarını büktü melekler,Kaybetti rengini ebemkuşağı…Ağlamayı unutunca gök,Sakallarını serpti göğün aksakallıları.Dokuz tuğ kaldırdım dokuz yiğitle.Dokuz diyardanDokuz ak güvercin uçurdum dokuz nâmeyle…Göğe saldım figânlarımı gün be gün;En çok ‘ben’ ağladım.Zaman ağlamasın diye… Mart’09

Seni seviyorum dememek için- 1

Ekmek fırınları gibiyim Dışardan tatlı bir kızıl, içim bin santigrat Bu kalbim yapış yapış Nereye gitsem bir parçası kanıyor Sanki isim benzerliğinden Polis beni arıyor Yeni asılmış çamaşırların kokusu Güneşten gözümü açamam ki Novum Organum ve yüzümün terlemesi Bilgi değil, seni sevmek meselesi Küçücük pastalar, şerbetli kalpler Çığ, şeker gibi beyaz Ölüm gibi soğuk, sensizlik Aynamın sırlı tarafı Ben sensiz, bitkisel ve çaresiz Antik yeraltı şehirleri gibi Yaşanmış ve ayaklar altına alınmış Kıyamet gibi, günü beklenmiş Zamanı gelmemiş, kavuşmamızın

Dünya bir satranç tahtası değildir!

Olmamalıdır! Hem Tuncay hem de Asaf ilk bir kaç gün ne olup bittiğini pek anlamasalar da ve kimseye dertlerini anlatamasalar da durum yeterince açıktır. İş başa düşmüştür (Unutkanlar için tekrar edecek olursak, dev göktaşının avrupaya çarpmak için Çocuk bayramını bulması iki tane ufarakçanın başına bela olmuştu). Yapılacak bir şey yoktur. Kendi aralarında oturur ve durumu görüşürler. Sıkıntılar insanı çabuk olgunlaştırır. Bir günde saçları beyazlayan Cüneyt Arkın filmlerini biliriz hepimiz. Onlar da artık kolları sıvamanın vaktinin geldiğini anlarlar. Bu olgunluğun arkasında yüzyıllar boyu çocuklarını devlet geleneği ile büyüten, onlara hayatlarının ilk adımlarında padişah hayatları okutan ailesinin ve devletin kurucusunun hayat izlerini adeta yaşatan öğretmenlerinin payı yadsınamaz. İlk günlerde herşey iyi bir şekilde gitmektedir. Her ikisi de panik anının uyumu içinde elinden geleni yapmakta, bakanlar…

Hamursu Külotlu Çorap

Açık alanlar insan kokuyor, Kapalı odalarsa hamursu külotlu çorap. Karanlıkta çıplak ayakla böcekler eziyorsun Parfüm kokan saçların elinde kalıyor Mistik bir önsezinin boktan birer tezahürü Sakla benden güzellik namına sunduğun Tüm gemilerin- okyanustaki batıklarını Korkut titrek ellerimle, rüyamdaki ölü görmelerini Sarkıt kendini uçurumdan aşağı Önce ben düşerim, iyiyse çağırırım seni Düşünme, bulamayacaksın çareleri Gerilme başladığı gibi bitecek; çamurla Bulanırsın, durulursun, dökülürsün Dalarken omzundan dürten eller Vecd anında kapıda ambülans beklesin Tıpkı üstümde dönen kuşlar gibi Ağlaşmayın artık yeter, yeter Sicimler parmaklarımı keserken Burada olmayan notalardan en zarifi Kaldırımdan yürü~ güneş tutuluyor Dünya tutuluyor, sen tutuyorsun beni Artık tahammüle bile sabrım yok Açık alanlar insan kokuyor, Kapalı odalarsa hamursu külotlu çorap.

Hayat bir futbol sahasıdır!

göktaşı

20 Nisan 2022!

Ankara’nın göbeğinde Cumhuriyet ile yaşıt bir ilkokul.

Öyle bir ilkokul ki içinden kimler yetişmemiş?

Cumhuriyet ilkeleri ışığında okumayı öğrenip aynı doğrultuda eğitim hayatını tamamlayan ilk bürokratlar hep bu okuldan mezun olmuş. Cumhuriyetin 99. yılında, Çocuk Bayramında Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamlarına oturacak çocukların bu okuldan seçilecek olması, sanırım kimse için tesadüf olmamıştır. Merak edilen tek soru şu olabilir: Hangi çocuklar?

Gözlüklü, göbekli Seyfettin amcanın oğlu gözlüklü ve göbekli Asaf. Okuma yarışmalarında birinciliği kimseye bırakmayan o zeki çocuk. Bu çocuğu görünce zeka ve çalışkanlığın genler vasıtası ile aktarılabileceğine insanın inancı bir kez daha artıyor. Büyük dedesi cumhuriyet, babası da günümüz Türkiye’sine imza atmış başarılı isimlerden. Öyle görünüyor ki Asaf da aynı yolda kararlılıkla ilerleyecek. Zaten adını ve soy adını söyle sana gelecek tahlili yapalım. Asaf Tunçbilek!

Psişik Mevzular 39, ” Skolâstik Bu Şiir “

Tekrara düşmüş uyuşuk rüyalara uyumuş,gürültülü kâbuslardan çıkmış olabilirim.lakin top atsam da yahut füze; uyanmasın uyanmasın Papaz EfendiKi işinden gücünden olmasın pireler ve bilcümle haşerat…Çünki bize lazımdır bu sağırlık, biraz da vurdumduymazlık Katlanmak üzre kurulmuş madem kurgusu dünyanınuçlarımdan tutup önce ikiye, sonra yine ikiyekatladıktan sonra siz, size göre en büyük çekmeceyedon diye koyun beni… Vaftizim taptaze, endüljansım ıslak imzalıAziz Pederler locasında yerim tastamam garantiama yine de kıyak olsun diye onlaraVatikan işi kutsal kasemi de getirmişken yanımdanekesliğin âlemi yok! şarabı da onlara kösün bari…bıyık altı gülüşümle Tanrı…kutsasın beni, sen de kut! püskümüş kruvaze kittelim ve ben, yürüyerek çıktıkSinagogdan bozma bi’hamamdan.zahmetsiz geliyorum, kittel de öylesağ olsun Haham Efendi keseledi sırtımıbildiğin mis gibi korkuyorum, kittel için aynı şeyi söylemek zor yakışamadım hiç dünyanıza yahut…