Başım dönüyor. Evet, önünde yürüdüğüm adamı takip etmeye başladığım andan beri başım dönüyor. Buradan kaçıncı geçişimiz bilmiyorum, yirmi altıncıdan sonra saymayı bırakmıştım. Kutlu(!) takibe yeni başladığım zamanlar hakikaten bir yere gittiğimizi düşünüyordum. Uzun bir süre öyle olduğunu umut ettim ama artık tamamen eminim. Bu adamın bir varış noktası yok. Yürüyoruz. Ben önde o arkada, şehirde girip çıkmadığımız sokak kalmadı. Şehir de öyle ufaklarından değil, epey var. Önceleri güzel de gelirdi, “geziyoruz” diye içimden geçirirdim. Sarı binalar, kahverengi su, kırmızı gökyüzü… Arkamı döndüğüm anda bir saniyeden çok az bir süre önce baktığım yere bakabilme kabiliyetinde bir adam… İlerleme vaadi var bir yandan da, iyilerden olma vaadi… Sıkıldım. Bir süre sonra her insan evladı gibi “yetmez mi bu kadar” düşüncesine kapıldım.…
" Karga Tulumba da Denebilir! "