Balık! Eğer bir akşam yemeğinde O’nu yiyebilme ihtimalim var ise, kesinlikle es geçmem. Bu akşam, ihtimali kendim yarattım, epey yol yürüdüm ve O’na ulaştım. Ayıptır söylemesi, artık ne kadar özlemişsem, bir porsiyon hamsi bir porsiyon palamut bana mısın demedi.
Dükkândan (evet tam olarak bir dükkândı, lokanta veya restoran ismi o mekâna biraz fazla kaçardı) muradıma ermiş bir şekilde çıktığımda, önceden oluşturmuş bulunduğum “önce yemek, sonra kitap, sonra tatlı” prensibim gereği yakında bulunan kitapçıya doğru yürümeye başladım.
Prensip dedik ya, illa ki bozulacak bir zamanda bir yerde. Melun olay şöyle gerçekleşti:
Prensiplerimden ödün vermem için türlü oyunlar çevirmekte bir an bile tereddüt etmeyen hain düşmanlar, cep telefonuma gönderdikleri mesajla adeta emellerine bir adım daha yaklaşıyorlardı. Mesaj, telefon faturamın son gününün geldiğini doğrudan, uygulamayı planladığım “kutsal sıram”ın bozulacağını dolaylı olarak bana bildiriyordu. Zaten “kutsal sıram”ın bozulacağına bir hayli sinirlenen şahsım, bu tarz sıkıştırma ve kuşatma hareketlerinden de fena halde kötü etkilenmişti. Ve sonunda olan oldu.